Vous avez cherché: mutfakata problem var (Turc - Anglais)

ama bir problem var.
but there's a problem.

bir problem var gibi görünmüyordu.
there didn't seem to be a problem.

bugün hiç problem var mı?
what seems to be the problems today?

Çözülecek çok fazla problem var.
there are many problems to solve.

bilmem gereken bir problem var mı?
is there a problem i should know about?

ben 12 yaşındaydım. burada bir problem var.
i was 12 years old. there's a problem here.

düşük ihtimalli olaylarla ilgili doğal bir problem var.
there's an inherent problem with low probability events.

gördüğümüz tüm bu davranışların ardında, büyük bir problem var.
now, there is a big problem behind all this behavior that we have seen.

ve, david anladı ki; teknolojinin çözemediği birçok problem var.
and david found that there were many problems that technology could not solve.

albümümün adı için düşündüğüm adlardan biriydi adı ama bir kaç tane problem var.
it was one of the titles that i was sort of thinking about calling my record, except there's a couple of problems.

göz sıvısının tahliye sisteminde problem vardır.
there is a problem with the drainage system of the eye fluid.

ama burada biraz büyükçe bir problem vardı.
but there was a pretty big problem with this.

ve şu anki durumda, bunların işlenmesi yöntemiyle ilgili gözlemlediğimiz üç ana problem var.
and there are three main problems that we've observed with the way things work currently.

ancak benim çocuk kitaplarında gördüğüm bir problem var. bence hepsi propaganda dolu.
but you know, i have a problem with children's books: i think they're full of propaganda.

burada potansiyel bir problem var ki, bu tarz bir nakliye balinaların birbirlerini duyabilmesini engelleyebilir.
there's a potential problem that maybe this kind of shipping noise would prevent whales from being able to hear each other.

İşte bu bir flemenko danscısı, ama bir problem vardı.
here for example is a flamenco dancer, except there was one problem.

bu tür akıl yürütme yönteminde tek bir problem var ve bu insula'nın çok yaptığı bir şeydir.
now there's just one problem with this line of reasoning, and that's that the insula does a lot.

o zamanlarda dinleyen yoktu, ama şimdi dinlemeye başlıyorlar, çünkü karşımızda acil, teknolojik bir problem var
and nobody was listening then, but now people are beginning to listen because there's a pressing, technological problem that we face.

eğer ürünler ile ilgili firmamız kaynaklı hasta sağlığını tehlikeye atacak problem var ise teyakkuz prosedürü devreye girer.
if there is a problem related to the products arising from our company likely to jeopardize the health of the patient, the vigilance procedure is activated.

ve aynı zamanda, şehirde dolup taşan mezarlıklarla ilgili bir problem vardı.
and at the same time, there was a problem in the city with overflowing cemeteries.