Vous avez cherché: sadece ben (Turc - Anglais)

sadece ben değildim.
it wasn't just me.

sadece ben geri döndüm.
i've only just come back.

sadece, "ben öyle söylüyorum.
it was just, "because i say so.

sen sadece benimsin
you’re mine too

bu belki sadece ben, belki sen.
perhaps this is just me, maybe you.

sadece benimle tartıştı
what are you talking about?

ve belirtmeliyim ki, artık sadece ben değilim.
and i have to make it clear, it's not just me anymore.

ve biz oldukça küçük bir grubuz, sadece ben.
and we're a pretty small staff, which is me.

ama söylemeliyim ki bu seneki olay sadece ben değilim.
and i have to say that it's not all me this year.

sadece ben ve 4 tane olağanüstü yetenekli engelli müzisyen.
just me and four astonishingly gifted disabled musicians.

sadece -- ben değişik şeyler söyleyip söyleyemeyeceğinize ayak uyduramıyorum.
i just -- i can't keep up with whether you can say, you know, the different things.

bütün bu 30 senedeki şeyle takıntılı olan sadece ben değilim.
i'm not the only one who's obsessed with this whole 30-year thing.

bunu yapan sadece ben değilim, bununla uğraşan bir sürü kişi var.
i'm not the only one doing it; there are a lot of other people getting into it.

ca:sana atla dedi mi, yoksa sadece ''ben gidiyorum'' mu dedi
ca: did he tell you to jump, or he just said, "i'm out of here!" and ...

yaklaşık üç yıl boyunca biz sadece-- ben rna'nın yapısını çözmeye çalıştım.
for about three years we just -- i tried to solve the structure of rna.

o anda orada sadece ben vardım, karım ve ben new york'a geri taşınıyorduk.
at that time there was just me -- and me and my wife were moving back to new york.

ve bunun üzerine sorum şu hale geldi: böyle yapan sadece ben miyim?
and then my question became, am i the only one who does this?

bu esnada fonu bilen sadece ben ve annem vardı çünkü babam her zaman bana güvenirdi.
meanwhile, my mother and i is the only person who knows about the fund because my father always confide in me.

slayt gösterilerim yok, yani sadece benimle idare etmek zorundasınız.
there are no slides, so you'll just have to be content with me.

ve hayat etmek kendimi hikayenin içine koymaktır, en sonunda sadece -- ben ile yarattığım hikaye arasında bir şeffaflık vardır.
and to imagine is to put myself in that story, until there was only -- there is a transparency between me and the story that i am creating.