Vous avez cherché: vaktini almak istemiyorum (Turc - Anglais)

riskleri almak istemiyorum.
i don't want to take risks.

tom'dan haber almak istemiyorum.
i don't want to hear about tom.

onu kaybetme riskini almak istemiyorum.
i don't want to risk losing it.

ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
i don't want to be involved in this affair.

bu tür bir kanepe satın almak istemiyorum.
i don't want to buy this kind of sofa.

kimseden e-mail almak istemiyorum, ben-mail almak istiyorum.
i don't want to get email from anybody; i want to get "memail."

bir şey almak istemiyoruz.
we don't want to take anything.

canım bir araba almak istemiyordu.
i didn't feel like buying a car.

ve detaylara girerek zamanınızı almak istemiyorum, ama sağ aşağıda bizim sahip olduğumuz şeye benzer bir şeyin örneğini görüyorsunuz.
and i don't want to spend your time in going through the details, but in the lower right-hand corner, you see an example of the kind of thing that we have.

tom mary için pahalı bir nişan yüzüğü almak istemiyor.
tom doesn't want to buy an expensive engagement ring for mary.

hiç kimse benim ülkemde bir ev satın almak istemiyor.
nobody wants to buy a house in my country.

benzin almak istemiyoruz, yeşille ilgili birşey yapmak istiyoruz.
we don't want to be buying oil; we want to be doing something green.

fakat bunun ötesinde hiçbir şey tartışma konusu yapılamıyor ve kimse de bu sorumluluğu almak istemiyor”, diyor.
nothing beyond that can be a subject of discussion and no one beyond that will take the responsibility," he says.

ciddi yatırımcılar, mevcut yasalara göre 99 yıllığına satın alınabilen arsaları, haklı sahiplerinin ortaya çıkıp hak iddia etme riski nedeniyle satın almak istemiyorlar.
serious investors are not willing to buy land that, under current law, can be bought for 99 years, with the risk of a rightful owner showing up to claim it.

mahallelerden birinde, pakistanlı 26 yaşındaki ali rasalad, yarım düzine mekanik noel baba'yı dizmesine rağmen kimse bu 3-4 avroluk oyuncakları almak istemiyor.
in one neighbourhood, ali rasalad, 26, from pakistan, laid out a half dozen mechanical santas but there were no buyers for the toys that he was selling for 3-4 euros.

marston’a göre işe girene kadar olan ek maliyetleri erteleme ihtiyacı içinde olabilirdi; aughton’a göre ise ilgi duyduğu alanlar üzerinde çok fazla yoğunlaştığı için sınavlarında başarısız olmuş olabilir ya da anglikan eğitimi almak istemiyordu ve bir derece almak onun için sınırlı bir yarar sağlayacaktı.
marston suggests that he may have needed to defer the extra cost this entailed until he was employed, whilst aughton speculates that he may have failed his exams due to concentrating too much on his own interests or that he did not want to take anglican orders and so a degree was of limited use to him.