Vous avez cherché: yalnız sen aydınlatıyorsun geceyi (Turc - Anglais)

alaycı olursan acısını yalnız sen çekersin.››
if thou be wise, thou shalt be wise for thyself: but if thou scornest, thou alone shalt bear it.

her türlü hayır yalnız sen’in elindedir!
all that is good lies in your hands.

sen, yalnız sen vahhâb'sın, bol bol bağışta bulunansın.
bestow on us your blessings for you are the benevolent.

sen, yalnız sen sonsuz kudretin, sonsuz hikmetin sahibisin."
indeed you are the all-mighty, the all-wise.’

yalnız sen bana yaklaşacaksın. Ötekiler yaklaşmamalı. halk seninle dağa çıkmamalı.››
and moses alone shall come near the lord: but they shall not come nigh; neither shall the people go up with him.

her türlü hayır yalnız sen’in elindedir! sen elbette her şeye kadirsin!
in your hand is good, you have power over all things.

beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. sen her şeyi hakkıyle görensin.
and after my life had been done, you were their keeper; and you are a witness over all things.

Şüphesiz (duaları işiten, niyetleri bilen) semî ve alîm yalnız sen’sin!”
indeed, you are the hearing, the knowing."

aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun.
and i was a witness over them while i dwelt amongst them, but when you took me up, you were the watcher over them, and you are a witness to all things.

İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun.
and i was a witness over them while i dwelt amongst them, but when you took me up, you were the watcher over them, and you are a witness to all things.

adağımı lütfen kabul buyur. Şüphesiz (duaları işiten, niyetleri bilen) semî ve alîm yalnız sen’sin!”
accept it from me; indeed you are the all-hearing, the all-knowing.’

sen, yalnız sen alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."
indeed you are the all-knowing, the all-wise.’