Vous avez cherché: bırakmadı (Turc - Coréen)

bırakmadı mı?
- 아냐?

semudu da bırakmadı,
사무드 백성도 그렇게 하여 아무것도 남지 않게 하였으며

- bırakmadı yani silahını.
그러니까... 총을 내려놓지 않았어요

beni asla yüzüstü bırakmadı.
한번도 기대를 저버린 적이 없거든

ve semûd'u da bırakmadı.
사무드 백성도 그렇게 하여 아무것도 남지 않게 하였으며

bunu aldığından beri kendini bırakmadı.
이걸 받은 후에 빼둔 적이 없었지

rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
주님께서 그대를 버리지 아니했으며 미워하지도 않으시니라

tıpkı shayla gibi bana seçenek bırakmadı.
just like shayla, he's left me no choice.

ayı yavrusu, eline yapıştı ve bırakmadı.
그 새끼 곰이 꽉 붙잡더니 놔주질 않았어요

- bana kimse çağrı bırakmadı. - Öyle mi?
네가 했어?

arkasında hiç iz bırakmadı ve kameralara hiç yakalanmadı.
절대 단서도 남기지 않고, 감시카메라에도 찍힌 적이 없었지

madem beni suçlayacak, bana başka seçenek bırakmadı...
니가 나한테 죄를 전가 할려면 나도 하는 수 없다

semûd'u da. böylece geriye bir şey bırakmadı.
사무드 백성도 그렇게 하여 아무것도 남지 않게 하였으며

ama öldürmedi. hayır, aşçı olta yemi yapmayı da bırakmadı.
하지만 안 죽였고

Şunu bağlar mısın? - sana da kimse çağrı bırakmadı.
알렉스, 어머나!

birisi ayak takımı soygununu önledi ve ardında delil bırakmadı.
누군가 놈들을 처리하고 흔적도 남기지 않았으니

pavlus halkın arasına girmek istediyse de, öğrenciler onu bırakmadı.
바 울 이 백 성 가 운 데 로 들 어 가 고 자 하 나 제 자 들 이 말 리

semud'u da. böylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı.
사무드 백성도 그렇게 하여 아무것도 남지 않게 하였으며

semud'u da (o helak etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
사무드 백성도 그렇게 하여 아무것도 남지 않게 하였으며

mısırda başladığı fahişeliği bırakmadı. gençken onunla yattılar, erdenliğini bozdular, şehvetlerini onun üzerine boşalttılar.
그 가 젊 었 을 때 에 애 굽 사 람 과 동 침 하 매 그 처 녀 의 가 슴 이 어 루 만 진 바 되 며 그 몸 에 음 란 을 쏟 음 을 당 한 바 되 었 더 니 그 가 그 때 부 터 행 음 함 을 마 지 아 니 하 였 느 니