Vous avez cherché: verilmemesini (Turc - Serbe)

savcıların karara gerekçe olarak unmik tarafından yeterli güvence verilmemesini gösterdikleri bildirildi.
tužioci su, kako se izveštava, ukazali na nedovoljne garancije unmik- a.

belge, makedonya'ya ab üyelik müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin kesin tarih verilip verilmemesini belirleyecek.
u izveštaju će biti zaključeno da li će makedoniji biti određen precizan datum za početak razgovora sa eu o članstvu.

kaynaklara göre hükümet, geri dönen vatandaşlara devlet tarafından kendilerine sunulan konutlara itiraz hakkı verilmemesini öngören bir kararı onaylamayı planlıyor.
vlada planira da usvoji odluku o tome da povratnici neće moći da odbiju smeštaj koji im obezbedi država, ukazuju izvori.

kıbrıs rumları anlaşmayı reddetmelerinin başlıca gerekçesi olarak, kıbrıs türklerinin ellerine geçen mal ve mülklerini geri alabileceklerine dair garanti verilmemesini öne sürdüler.
kiparski grci su kao glavni razlog odbijanja sporazuma naveli nedovoljne garancije da će im biti vraćene kuće i imovina koje je uzela strana kiparskih turaka.

seselj, bilgisayar kullanmadığı için kendisine hiçibr belgenin elektronik ortamda verilmemesini ve mahkemenin davasında kendisine yardımcı olacak 30 hukuk danışmanından oluşan bir grubu tanımasını da talep etti.
Å ešelj je takođe tražio da mu se ne daju dokumenta u elektronskoj formi, s obzirom da on ne koristi kompjuter i da sud prizna grupu 30 pravnih savetnika koji će mu pomoći da vodi svoj slučaj.

nobel Ödülü sahibi 100'den fazla kişi mahkemede bilimsel kanıtlara yer verilmemesini eleştiren bir mektup yazdı. [getty images]
više od 100 dobitnika nobelove nagrade napisalo je pismo kritikujući nedostatak naučnih dokaza u sudskom procesu. [geti imidžis]

gazetecilerin valiliğin özel izni olmadan kampa girmelerine izin verilmemesine rağmen, polis fotoğraf çekilmesini veya dışarı çıktıklarında mültecilerle konuşulmasını sorun etmiyor.
mada novinarima nije dozvoljen ulazak u kamp bez specijalne dozvole iz kabineta guvernera, policija ne pravi problem kada se fotografišu izbeglice ili kada se razgovara sa njima nakon što izađu iz kampa.