Hai cercato la traduzione di puits da Francese a Turco

puits
kuyu

puits de jadeconstellation name (optional)
yeŞİm ceŞmeconstellation name (optional)

bois les eaux de ta citerne, les eaux qui sortent de ton puits.
kendi kuyunun kaynağından iç.

elles sont réduites à des toits écroulés: que de puits désertés!
artık damları çökmüş, duvarları üzerine yıkılmıştır.

car la prostituée est une fosse profonde, et l`étrangère un puits étroit.
ahlaksız kadın dar bir kuyudur.

cependant isaac était revenu du puits de lachaï roï, et il habitait dans le pays du midi.
İshak beer-lahay-roiden gelmişti. Çünkü negev bölgesinde yaşıyordu.

alors israël chanta ce cantique: monte, puits! chantez en son honneur!
o zaman İsrailliler şu ezgiyi söylediler: ‹‹suların fışkırsın, ey kuyu! ezgi okuyun ona.

liens directs : émissions de gaz à effet de serre (agriculture, puits de carbone forestiers)
kalitesi ile ilgili düzenleme, ilaçlar

il répondit: tu accepteras de ma main ces sept brebis, afin que cela me serve de témoignage que j`ai creusé ce puits.
İbrahim, ‹‹bu yedi dişi kuzuyu benim elimden almalısın›› diye yanıtladı, ‹‹kuyuyu benim açtığımın kanıtı olsun.››

c`est pourquoi l`on a appelé ce puits le puits de lachaï roï; il est entre kadès et bared.
bu yüzden kadeşle beret arasındaki o kuyuya beer-lahay-roi adı verildi. anlamına gelir.

elles sont réduites à des toits écroulés: que de puits désertés! que de palais édifiés (et désertés aussi)!
artık çatıları çökmüş, kuyuları metruk, sarayları bomboş kalmıştır.

là se trouvait le puits de jacob. jésus, fatigué du voyage, était assis au bord du puits. c`était environ la sixième heure.
yakupun kuyusu da oradaydı. İsa, yolculuktan yorulmuş olduğu için kuyunun yanına oturmuştu. saat on iki sularıydı.

a titre d'exemple, les forêts constituent des puits de carbone contribuant à absorber les émissions de gaz à effet de serre (chapitre 3).
doğrudan ilişkiler:sera gazı emisyonları (tarım, ormancılık, karbon rezervuarı)

par exemple, les ressources du sol jouent un rôle majeur en tant que puits de carbone terrestre et peuvent contribuer à l'atténuation des changements climatiques et à l'adaptation aux changements climatiques.
su, yenilenebilir fakat sınırlı nitelikte bir ekolojik ve ekonomik kaynaktır.

il fit reposer les chameaux sur leurs genoux hors de la ville, près d`un puits, au temps du soir, au temps où sortent celles qui vont puiser de l`eau.
develerini kentin dışındaki kuyunun yanına çöktürdü. akşamüzeriydi, kadınların su almak için dışarı çıkacakları zamandı.

ceci inclut des perspectives intégrées d'adaptation et d'atténuation et des scénarios futurs alternatifs, reliant les développements socio-économiques, les émissions, les systèmes de comptabilisation du carbone et les impacts sur la qualité de l'eau, la quantité d'eau, la biodiversité, les sols, les forêts et les océans en tant que puits ou sources, et les avantages combinés pour la qualité de l'air et la santé publique;
bunlar arasında, sosyoekonomik gelişimleri, emisyonları, karbon hesaplama sistemlerini ve su kalitesi üzerindeki etkileri, yutak ortam ya da kaynak olarak su miktarını, biyolojik çeşitliliği, toprakları, ormanları ve okyanusları ve hava kalitesi ve halk sağlığının ortak yararlarını birbirine bağlayan bütünleşik önleme ve uyarlama tahminleri ve alternatif gelecek senaryolar bulunmaktadır;