Hai cercato la traduzione di rhetoric da Inglese a Turco

rhetoric
retorik

classical rhetoric
retorik

that was the level of rhetoric.
benzetme seviyesi işte buydu.

inzko says politics, rhetoric undermining bih
inzko: siyaset ve söylem bh'yi baltalıyor

gregorian: bad rhetoric is preventing ohr closure
gregorian: yüksek temsilcilik kurumu olumsuz söylemler yüzünden kapatılamıyor

macedonia gets new government, dui uses militant rhetoric
makedonya yeni hükümetine kavuştu, dui militan söylemi kullandı

the rhetoric of the candidates, of course, changed.
adayların konuşmaları, tabi ki, değişmişti.

dodik ramps up rhetoric against turkey's role
dodik, türkiye'nin rolüne karşı söylemini artırdı

the rest of the time went to often-inflammatory rhetoric.
geri kalan zaman daha çok ateşli söylemlere harcandı.

but the relationship needs to be free of exaggerated rhetoric."
ancak ilişkinin abartılı söylemlerden uzak tutulması gerekir."

nevertheless, the political rhetoric continues to outpace concrete action.
yine de ortada somut adımlardan çok politik söylemler var.

demos is formed to help change such rhetoric and this kind of ruling.
demos, bu tip söylemleri ve iktidar anlayışlarını değiştirmek için kuruldu.

rhetoric, the art of organizing the world of words to maximum effect.
konuşma sanatı, yani kelimeleri dinleyici üzerinde en yüksek etkiyi bırakacak şekilde kullanabilmek.

in europe, perhaps more than anywhere else, this rhetoric has become reality.
avrupa’da, belki de başka hiçbir yerde olmadığı kadar, bu konuşmalar gerçek olmuştur.

valérie said she is no longer surprised by recycling of anti-immigration rhetoric.
valérie artık sürekli aynı göçmenlik karşıtı söylemin kullanılmasına şaşırmıyor.

a form of anti-islam rhetoric is also on the rise and it's transnational.
İslam karşıtı söylem de yükselişte ve bu ulusaşırı.

" (1986) by colette verger michael*"sade, his ethics and rhetoric.
(1986) by *colette verger michael* sade, his ethics and rhetoric.

"the deaths and the refuges have forced [ankara] to ramp up the rhetoric.
"Ölümler ve mülteciler [ankara'yı] söylemini hızlandırmaya zorladı.

"in other words, it would demonstrate that democratic rhetoric is not a facade."
"diğer bir deyişle, demokrasi söyleminin yüzeysel olmadığını gösterecektir."

even so, most observers saw widening political and ethnic polarisation, along with an overload of nationalist rhetoric.
yine de, gözlemcilerin çoğu aşırı düzeydeki bir milliyetçi söylemle birlikte siyasi ve etnik kutuplaşmanın genişlediğini görüyorlar.