Da traduttori professionisti, imprese, pagine web e archivi di traduzione disponibili gratuitamente al pubblico.
ich bin es, dein herr. so zieh deine schuhe aus; denn du bist im heiligen wadi tuwa.
"ben şüphesiz senin rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan tuva'dasın."
gewiß, ich bin dein herr, so ziehe deine schuhe aus. du befindest dich im geheiligten tal tuwa.
"ben şüphesiz senin rabbinim; ayağındakileri çıkar; çünkü sen, kutsal bir vadi olan tuva'dasın."
gewiß, ich bin dein herr, so ziehe deine schuhe aus, denn du bist gewiß im rein gehaltenen tal tuwa.
"ben şüphesiz senin rabbinim. hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vadi olan tuvâ'dasın."
und kleidete dich mit gestickten kleidern und zog dir schuhe von feinem leder an; ich gab dir köstliche leinene kleider und seidene schleier
sana işlemeli giysiler giydirdim, deridenfı çarık verdim. beline ince keten kuşak bağladım, seni pahalı giysilerle örttüm,
auch keine tasche zur wegfahrt, auch nicht zwei röcke, keine schuhe, auch keinen stecken. denn ein arbeiter ist seiner speise wert.
yolculuk için ne torba, ne yedek mintan, ne çarık, ne de değnek alın. Çünkü işçi yiyeceğini hak eder.
aber der vater sprach zu seinen knechten: bringet das beste kleid hervor und tut es ihm an, und gebet ihm einen fingerreif an seine hand und schuhe an seine füße,
‹‹babası ise kölelerine, ‹Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!› dedi. ‹parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin!
heimlich magst du seufzen, aber keine totenklage führen; sondern du sollst deinen schmuck anlegen und deine schuhe anziehen. du sollst deinen mund nicht verhüllen und nicht das trauerbrot essen.
İçin için inle; ölüler için yas tutmayacaksın. sarığın başında, çarığın ayaklarında kalsın; yüzünün alt kısmını örtme, yas tutanların yiyeceğini yeme.››
er sprach: tritt nicht herzu, zieh deine schuhe aus von deinen füßen; denn der ort, darauf du stehst, ist ein heilig land!
tanrı, ‹‹fazla yaklaşma›› dedi, ‹‹Çarıklarını çıkar. Çünkü bastığın yer kutsal topraktır.
und der engel sprach zu ihm: gürte dich und tu deine schuhe an! und er tat also. und er sprach zu ihm: wirf deinen mantel um dich und folge mir nach!
melek ona, ‹‹kuşağını bağla, çarıklarını giy›› dedi. petrus da söyleneni yaptı. ‹‹abanı giy, beni izle›› dedi melek.