Hai cercato la traduzione di doğaçlama da Turco a Inglese

doğaçlama
improvisation

doğaçlama konuşurum.
i talk ad lib.

tom doğaçlama yaptı.
tom improvised.

Şimdi doğaçlama yapmalıyım.
so now i have to improvise again.

doğaçlama konuşmada iyi değilim.
i'm not good at speaking off the cuff.

onu doğaçlama yapması konusunda cesaretlendirdik.
we encouraged him to improvise.

charles limb: doğaçlama yapan beyniniz
charles limb: your brain on improv

benim sadece doğaçlama yapmam gerekecek.
i'll just have to improvise.

ne geldiğini bilmiyorlar ama doğaçlama biçimde duyuyorlar.
they don't know what's coming, but they'll hear something off the cuff.

bilge bir kişi ne zaman doğaçlama yapacağını bilir.
a wise person knows when to improvise.

Şimdi, doğaçlama ve dili düşünürsek, sırada ne var?
now when i think about improvisation and the language, well what's next?

=== canlandırmalı ===bir larp doğaçlama tiyatro gibi daha iyi oynanır.
===live action===a larp is played more like improvisational theatre.

o yüzden gruplar doğaçlama olarak yeni melodiler yaratmaya başladılar.
so the bands started to improvise new melodies.

bu tamamen onların kollektif bilgeliklerinden doğaçlama olarak ortaya çıktı.
it came about spontaneously through their collective wisdom.

ama çok fazla kural, yetenekli caz müzisyenlerinin doğaçlama yapmasını engeller.
but too many rules prevent accomplished jazz musicians from improvising.

fakat burada, bu araçları doğaçlama yapıyoruz, misal silah atışları.
but here, we improvise these items, like the gunshots.

etkinlik programında caz seminerleri ve gece geç saatlerdeki doğaçlama performanslar da yer alıyor.
the event's programme also features jazz seminars and late-night jam sessions.

kahvehanelere gider, izleyicilerin önünde hikayeler anlatırlar, çoğu zaman doğaçlama yaparlardı.
they would go to coffee houses, where they would tell a story in front of an audience, often improvising.

sanatçı şarkı sözlerini doğaçlama olarak yazdı, aynı jaz sanatçılarının melodileri uydurdukları gibi.
the mc would improvise lyrics in the same way that the jazz players would improvise melodies.

david gilmour açıklamasına göre bu konserlerde özgürce doğaçlama yapabildiği tek an şarkının final solosu idi.
according to david gilmour, the final solo was one of the few opportunities during those concerts that he was free to improvise completely.