Hai cercato la traduzione di tanrı beni korusun da Turco a Inglese

tanrı benim, benzerim yok.
remember the former things of old: for i am god, and there is none else; i am god, and there is none like me,

Çünkü tanrı benim, başkası yok.
look unto me, and be ye saved, all the ends of the earth: for i am god, and there is none else.

'tanrı benim kılavuzumdur.' demiştir
he said, "the lord is my shepherd."

"yani tanrı benim ekmeklerimi istememiş mi?"
"you mean god didn't want my bread?"

düşmanlarım geri çekilecek. biliyorum, tanrı benden yana.
when i cry unto thee, then shall mine enemies turn back: this i know; for god is for me.

Çatıları kapladığımızda, bir kadın şaka olarak "Şimdi tanrı beni görebiliyor." dedi.
when the roofs were covered, a woman said as a joke, "now god can see me."

‹‹cariyemi kocama verdiğim için tanrı beni ödüllendirdi›› diyerek çocuğa İssakar adını verdi.
and leah said, god hath given me my hire, because i have given my maiden to my husband: and she called his name issachar.

ama tanrı -- benim tanrım -- fıskiye resimlerinde de görünmez.
but god -- my god -- doesn't show up on sprinkler images.

ama ilk geldiklerinde sordukları soru aklıma takıldı: tanrı'nın beni bütün kalbiyle sevdiğine inanıyor muydum?
but the question they asked me when they first arrived really stuck in my head: did i believe that god loved me with all his heart?

ve fakir adam da ,"yani tanrı benim dualarımı kabul etmemiş mi?"
and the poor man said, "and you mean god didn't answer my pleas?"

ayartılan kişi, ‹‹tanrı beni ayartıyor›› demesin. Çünkü tanrı kötülükle ayartılmadığı gibi kendisi de kimseyi ayartmaz.
let no man say when he is tempted, i am tempted of god: for god cannot be tempted with evil, neither tempteth he any man:

hemen babamın yanına gidin, ona oğlun yusuf şöyle diyor deyin: ‹tanrı beni mısır ülkesine yönetici yaptı. durma, yanıma gel.
haste ye, and go up to my father, and say unto him, thus saith thy son joseph, god hath made me lord of all egypt: come down unto me, tarry not:

"tanrı'dan beni bağışlamasını dileyeceğim ve o'nun ışığı benim aracılığımla onları aydınlatacaktır. ne kadar harika." bu bir fırsattı.
"i will ask god for forgiveness and his light will shine through me to them. how fantastic." this was an opportunity.

tanrı beni babamın evinden gurbete gönderdiği zaman karıma, ‹bana sevgini şöyle göstereceksin: gideceğimiz her yerde kardeşin olduğumu söyle› dedim.››
and it came to pass, when god caused me to wander from my father's house, that i said unto her, this is thy kindness which thou shalt shew unto me; at every place whither we shall come, say of me, he is my brother.

babamın ve İbrahimin tanrısı, İshakın taptığı tanrı benden yana olmasaydı, beni eli boş gönderecektin. tanrı çektiğim zorluğu, verdiğim emeği gördü ve dün gece seni uyardı.›› de geçer.
except the god of my father, the god of abraham, and the fear of isaac, had been with me, surely thou hadst sent me away now empty. god hath seen mine affliction and the labour of my hands, and rebuked thee yesternight.

beni buraya gönderen siz değilsiniz, tanrıdır. beni firavunun başdanışmanı, sarayının efendisi, bütün mısır ülkesinin yöneticisi yaptı.
so now it was not you that sent me hither, but god: and he hath made me a father to pharaoh, and lord of all his house, and a ruler throughout all the land of egypt.

Çıkış yolunu bulmak için mümkün olan her yolu denedim ama işe yaramadı. gecenin karanlık gölgeleri büyürken bir güvercin vurdum. Şimdi kibrit kutum yoktu, bu yüzden ateş yakamadım. açlık bana kümes hayvanlarının çiğ etini yedirdi. o zaman, tanrı'nın beni yok olmaktan nasıl kurtardığı uzun bir hikaye, çünkü cholistan ormanında kaybolan birinin cesedini bulamayacağınız söyleniyor.
i tried every possible way to find the way out but to no avail. when the dark shadows of the night were growing, i shot a pigeon. now i hadn't had the match box so i couldn't make fire. hunger made me to eat the raw meat of the fowl. then, it is a long story that how did god save me from perishing because it is said that you cannot find the dead body of the one who is lost in the jungle of cholistan.