検索ワード: sadece kendi gitmedi (トルコ語 - 英語)

sadece kendi işimi umursamalıydım.
i should've just minded my own business.

penguenler sadece kendi işleriyle uğraşırken
so they were just minding their own business.

sadece kendi yetiştirdiğim sebzeleri yerim.
i only eat vegetables that i grow myself.

hayır; bu söylediği sadece kendi lafıdır.
although he will say so but his wish will never come true.

biz sadece kendi kendilerine bunu anlamalarına izin verdik.
we just allowed them to pick this up on their own.

Üzgünüm, sadece kendi oyunlarınızda oyun bilgisini değiştirebilirsiniz.
sorry, you can only edit the game information on your own games.

sadece kesin.
just certain.

sadece kendi geleceğini düşünmek bence bencil bir yaklaşımdır.
to me, thinking of his/her own future is a selfish approach.

bakan, onlardan sadece kendi kontrolü dahilinde ise sorumludur.
the minister is responsible for them only in so far as they are within his or her control.

sadece kendi başlangıç dizininiz altında bulunan dizinler paylaştırılabilir.
only folders in your home folder can be shared.

sadece kendi takviminize ait olayları göstermek için bu kutucuğu işaretleyin.
check this box if you want the summary to show events belonging to your calendars only.

bence bir insan sadece kendi geçimini sağlayarak hayatına devam etmemelidir.
i think that a human should not only move on by earning his/her keep.

ben sadece kendi ana dillerine çeviri yapmaları için insanları işe almak istiyorum.
i would prefer to only hire people to translate into their native language.

bu sayıların çok büyük olmalarından dolayı, normalde sadece kendi logaritmalarında kullanılırlar.
these numbers are so large that they are typically only referred to using their logarithms.

sadece kendi kabiliyetleri dahilinde yapmakta oldukları işleri geliştirecek bir şeye ihtiyaçları vardı.
if anything, they just wanted to be able to do more of what they were doing already and to build on their own capabilities.

fakat ben hikayeleri alışılagelmiş bir şekilde, sadece kendi hikayelerimi anlatmama düşüncemden bahsediyorum.
but i don't really tell stories in the usual way, in the sense that i don't usually tell my own stories.

ben sadece kendim adıma konuşabilirim.
i can only speak for myself.

(size o haberi getiren) ancak şeytandır, (sadece) kendi dostlarını korkutabilir.
it is no one but satan who frightens you with his allies.

bilgi çağında etkileşim kavramının önem kazanmasıyla öğrenme sürecinde bireyin sadece kendi için var olduğu düşüncesi azalmıştır.
as the interaction concept has gained importance in the information age, the thought that individual exists for only himself in learning process has decreased.

diğer bütün ülkeler, mesela birleşik krallık, sadece kendi sınırları içinde sirkülasyondaki para kadar borç alabilir.
all the other countries, for example the united kingdom, can borrow only against the amount of money in circulation inside its own borders.