検索ワード: convenience;convenience (英語 - トルコ語)

& convenience
& kullanılabilirlik

convenience callback
kolay geri arama

thus arrived convenience.
böylece rahatlık, konfor imdada yetişti.

application convenience level
uygulama kolaylığı seviyesi

as convenience for you and your cattle.
bunları sizin ve hayvanlarınızın geçinmesi için yapmıştır.

i live close to a convenience store.
bir markete yakın yaşıyorum.

because it's for the convenience of the child; it's not for the convenience of the teacher.
okul çocukların hayatlarına uygun hale gelmişti, öğretmenlerinkine değil.

for use and convenience to you and your cattle.
(bütün bunlar) sizi ve hayvanlarınızı yararlandırmak içindir.

it is a great convenience to live near a station.
bir istasyonun yakınında yaşamak büyük bir kolaylık.

everyday convenience 3 in 1: print, copy, & scan
3'ü 1 arada tasarımla günlük kullanım için İdeal: yazdırma, kopyalama ve tarama

tom was able to buy what he needed at a convenience store.
tom bir markette gerekli şeyleri alabildi.

i urged keiko to stop using people for her own convenience.
kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için keiko'ya baskı yaptım.

tom's car was parked in front of the convenience store.
tom'un arabası dükkanın önünde park edilmişti.

the novice photographer will undoubtedly feel happy as a king with so much user convenience.
başlangıç seviyesindeki fotoğraf severler kameranın çok sayıdaki kolay kullanım özelliklerinden çok hoşnut kalacaklardır.

in addition, the standard supplied docking station offers additional user convenience.
cihazla birlikte gelen dok biriminin kullanım kolaylığına katkısı da inkar edilemez.

nevertheless, the combination of design and user convenience remains of an undeniably high quality.
Ürünün estetik tasarımı ve kullanım kolaylığı inkar edilemez bir kalite sergiliyor.

there are convenience functions for setting, initializing, and retrieving the event structure values.
mcal_wednesday

a burglar broke into the convenience store last month, but i heard the police caught him yesterday.
bir hırsız geçen ay bir markete girdi fakat polisin onu dün yakaladığını duydum.

but if we go to the other side, maybe they don't buy yogurt. maybe they'll buy convenience food
ama gidersek karşı tarafa, belki yoğurt falan almazlarda, yani belki hazır hazır alacaklar.

and wealth (and conveniences of life), wherein they had taken such delight!
ne bağlar, bahçeler, ne pınarlar, ne çiftlikler... ne güzel güzel konaklar, ne makamlar, içinde zevk-u safa sürdükleri ne nimetler!...