検索ワード: my friend that i was talking about (英語 - トルコ語)

i was talking about tom.
tom hakkında konuşuyordum.

i was talking about it last night.
onun hakkında geçen gece düşüyordum.

who told you i was talking about you?
senin hakkında konuştuğumu kim söyledi?

that's what aristotle was talking about.
aristo'nun bahsettiği budur.

i didn't understand what she was talking about.
onun ne hakkında konuştuğunu anlamadım.

that was what he was talking about on that quote.
bu söylem onun ne hakkında konuştuğunu anlatıyordu.

so, that answers that sort of first question i was talking about.
bu, en başta sorduğum soruyu bir şekilde yanıtlıyor.

i was talking to you.
seninle konuşuyordum.

euvin was talking about bellwether signs.
euvin evin direği meselesinden bahsetti.

he sometimes forgets what he was talking about.
bazen ne hakkında konuştuğunu unutuyor.

i was talking about this stuff to some schoolteachers about a year ago.
bu şeyle ilgili birkaç okul öğretmeniyle konuşuyordum yaklaşık bir yıl önce.

his eyes searched my face to see if i was talking straight.
benim doğru konuşup konuşmadığımı anlamak için gözleri yüzümü aradı.

but basically what i was talking about there we've now gotten to work.
ama temelde orada anlattığım şey artık bunu başardığımız.

i was here about four years ago, talking about the relationship of design and happiness.
bundan dört yıl kadar önce burada tasarım ve mutluluğun ilişkileri hakkında konuşmuştum.

tom was talking about the delicious food they had eaten on their trip.
tom onların gezilerinde yedikleri lezzetli yiyecekten bahsediyordu.

i was calling my friend.
arkadaşıma telefon ediyordum.

but what of those big predators, those fashionable species, that green list tuna that i was talking about earlier?
peki büyük yırtıcılar ne olacak? popüler ürünler, daha evvel bahsettiğim yeşil listedeki tuna ne olacak?

1980 was the year that i was born.
1980 doğduğum yıldı.

i was talking to you and you ended a very important conversation
seninle konuşuyordum ve çok önemli bir konuşma sona erdi

i felt that i was being spied on.
İzlendiğimi hissettim.