検索ワード: slaughter (英語 - トルコ語)

slaughter weight
kesim ağırlığı

animal for slaughter
kasaplık hayvan

live chicken for slaughter
kasaplık canlı tavuk

animal for breeding and slaughter
damızlık ve kasaplık hayvan

tumult and oppression are worse than slaughter.
dinden döndürmek için işkence, öldürmekten beterdir.

a game where you slaughter chickens for food!
yön tuşları ve fare ile oynayın.

the slaughter of animals was also largely banned.
hayvan kesimi de büyük oranda yasaklandı.

yes, we slaughter, you know. yes, that's life.
evet keseriz, biliyorsunuz. evet, hayat bu.

he has created beasts of burden and cattle for slaughter.
hayvanlardan da (çeşit çeşit yarattı). kimi yük taşır, kiminin yününden döşek yapılır.

rural dwellers slaughter a pig on ignat day, december 20th.
kırsal yetiştiriciler İgnat günü 20 aralık'ta bir domuz kesiyorlar.

i'm not going to go into any gucky slaughter slides.
Şimdi karmakarışık sığır kesimi slidelarına girmeyeceğim.

thus saith the lord my god; feed the flock of the slaughter;
tanrım rab, ‹‹kesime ayrılmış sürüyü sen güt›› diyor,

dutch un peacekeepers stationed in the area failed to prevent the slaughter.
bölgede konuşlanmış durumdaki bm barış güçleri katliamı önleyemediler.

and of the cattle, some are for carrying burdens, and others for slaughter.
hayvanlardan da (çeşit çeşit yarattı). kimi yük taşır, kiminin yününden döşek yapılır.

of the cattle [some] are for burden and [some] for slaughter.
hayvanlardan da (çeşit çeşit yarattı). kimi yük taşır, kiminin yününden döşek yapılır.

in january 1986, schuldiner moved to toronto and temporarily joined the canadian band slaughter.
1986'nın ocak ayında schuldiner geçici olarak toronto'ya taşındı ve kanadalı grup slaughter ile çalışmaya başladı.

and i've worked really hard on improving how cattle are treated at the slaughter plant.
ve kesim tesisinde sığırlara nasıl davranıldığı konusunda da gerçekten ilerleme kaydettim.

accursed, they will be seized wherever found and slain with a (fierce) slaughter.
hepsi de lanetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve mutlaka öldürülürler.

i shall certainly punish him severely or slaughter him unless he has a good reason for his absence."
"ona acımasızca azap edeceğim, beki de onu boğazlayacağım; yahut da bana mutlaka açık bir kanıt getirecek."

accursed, wherever found, they shall be seized and killed with a (terrible) slaughter.
hepsi de lanetlenmiş olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve mutlaka öldürülürler.