検索ワード: they will do (英語 - トルコ語)

i will do
yapıcam

and this they will do.
ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.

even so they too will do.
İşte böyle yaparlar."

that is what they will do, too.
ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.

any book will do.
herhangi bir kitap iş görür.

who will do it?
onu kim yapacak?

any paper will do.
herhangi bir kağıt işe yarar.

a thousand yen will do.
bin yen iş görür.

indeed, we will do it.
biz, (vadettiğimizi) yaparız.

they will do you no harm, beyond insulting you.
biraz eziyet dışında size asla zarar veremezler.

[that] indeed we will do.
biz, (vadettiğimizi) yaparız.

and we will do other centers.
ve başka merkezler de açacağız.

african people, because they will do it with a passion, i hope.
afrikalilar, bunu bir tutkuyla yapacaklar, umut ediyorum,

if instead you reward doctors for doing fewer procedures, they will do fewer.
eğer bunun yerine doktorları daha az işlem yaptıkları için ödüllendirirseniz, daha azını yapacaklardır.

and then, the rest of their life, they will do that three or four hours a day.
sonra, hayatlarının geri kalanında bunu günde 3 yada 4 saat yapacaklar.

"my customers have been shopping here for 40 years and they will do so for another 40 years."
"müşterilerim 40 yıldır buradan alışveriş ediyor ve 40 yıl daha buradan alışveriş edecekler."

she said: 'when kings enter a village, they ruin it and humiliate its nobles. and this they will do.
dedi ki: "gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar."

but they will do global economic damage, because they don't have to hit, necessarily, to do this kind of damage.
ama küresel ekonomiye zarar verecekleri kesin çünkü bu tür bir hasar yaratmak için mutlaka çarpmaları gerekmiyor.

she said, "when kings enter a town they destroy it and disrespect its honorable people. that is what they will do, too.
dedi ki: "gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar."

and they will cry out therein, "our lord, remove us; we will do righteousness - other than what we were doing!"
feryat edip dururlar orada: "rabbimiz, çıkar bizi de önceden yaptığımızdan başka şey yapalım. barışa ve hayra yönelik iyi bir iş yapalım."