検索ワード: dokunmayın (トルコ語 - スウェーデン語)

fakat mescitlerde ibadet için niyetlendiniz, oturdunuz kaldınız mı kadınlarınıza dokunmayın.
Återuppta då fastan och håll den tills natten faller på.

"ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.
låt henne inte komma till skada; [i annat fall] kommer straffet att drabba er en olycksdiger dag!"

doğrusu artık hayatta, "bana dokunmayın!" demenden başka yapacağın yoktur.
ditt [straff] i livet skall vara att [alltid] säga: 'rör mig inte!'

bırakın onu da yeryüzünde yiyip gezsin ve ona kötülükle dokunmayın, sonra pek yakın bir azap gelip çatar size.
lämna henne nu i fred att beta på guds jord och tillfoga henne ingen skada; i annat fall väntar er ett ögonblickligt straff."

musa: defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: "bana dokunmayın!" diyeceksin.
[moses] sade: ”bort härifrån! ditt [straff] i livet skall vara att [alltid] säga: 'rör mig inte!'

bırakın da allah'ın yarattığı yeryüzünde otlayıp dursun ve ona kötülükle dokunmayın, sonra sizi elemli bir azaba uğratır.
lämna henne i fred att beta på guds jord och tillfoga henne ingen skada; annars väntar er ett plågsamt straff.

ancak sizinle aralarında antlaşma olan bir topluma sığınanlarla, kendi toplumlarıyla yahut sizinle savaşma konusunda yürekleri yetersiz kalıp da size gelenlere dokunmayın.
om de inte ansluter sig till en grupp som står i förbund med er eller kommer till er, bekymrade över att [tvingas] kämpa antingen mot er eller mot sitt eget folk.

allah'ın resulü onlara: "allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi.
trots att guds sändebud sade till dem: "[detta är] guds kamelsto; vattna henne [och låt henne inte komma till skada]!"

allah'ın elçisi onlara: "allah'ın devesine ve onun su içme hakkına dokunmayın!" demişti.
trots att guds sändebud sade till dem: "[detta är] guds kamelsto; vattna henne [och låt henne inte komma till skada]!"

‹‹kan dökmeyin. onu şu ıssız yerdeki kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın.›› amacı yusufu kurtarıp babasına geri götürmekti.
ytterligare sade ruben till dem: »utgjuten icke blod; kasten honom i brunnen här i öknen, men bären icke hand på honom.» han ville nämligen rädda honom undan deras händer och föra honom tillbaka till hans fader.

ancak o kimselere dokunmayın ki, sizinle aralarında anlaşma olan bir kavme sığınmış bulunurlar. yahut ne sizinle, ne de kendi kavimleriyle savaşmayı gönüllerine sığdıramayıp tarafsız olarak size gelmişlerdir.
om de inte ansluter sig till en grupp som står i förbund med er eller kommer till er, bekymrade över att [tvingas] kämpa antingen mot er eller mot sitt eget folk.

bu nedenle, ‹‹İmansızların arasından çıkıp ayrılın›› diyor rab. ‹‹murdara dokunmayın, ben de sizi kabul edeceğim.››
alltså: »gån ut ifrån dem och skiljen eder ifrån dem, säger herren; kommen icke vid det orent är. då skall jag taga emot eder

allah'ın peygamberi onlara, allah'ın devesini göstermiş ve: "allah'ın bu devesine ve onun su hakkına dokunmayın" demişti.
trots att guds sändebud sade till dem: "[detta är] guds kamelsto; vattna henne [och låt henne inte komma till skada]!"