検索ワード: wont (英語 - トルコ語)

thus they were wont to transgress.
cumartesi (tatil) yapmadıkları gün balıkları gelmezlerdi. biz onları yoldan çıkmalarından ötürü böyle sınıyorduk.

are they not wont to see it?
onu görmediler mi?

this is what they are wont to do.
ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.

and they surely were wont to say:
"putperestler şöyle diyorlardı".

and our signs they were wont to gainsay.
ayetlerimizi bile bile inkar ediyorlardı.

and that which they were wont to mock befell them.
alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.

verily this is that whereof ye were wont to doubt.
"bu, işte kuşkulanıp durduğunuz şeydir."

'depart unto that which ye were wont to belie.
(kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."

behold, the wicked were wont to laugh at the believers:
doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.

veriiy those who have sinned were wont at those who had believed to laugh,
doğrusu o suç işleyenler inananlara gülüyorlardı.

they will say: verily ye! ye were wont to come unto us imposing.
"gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz." derler.

now, would you forbid us to worship what our forefathers were wont to worship?
(Şimdi) babalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi engelliyor musun?

wherefor hast thou gathered me (hither) blind, when i was wont to see?
beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der.