검색어: tria (라틴어 - 터키어)

quinquaginta tria milia quadringent
naftali oymağından sayılanlar 53 400 kişiydi.

et inventi sunt tria milia ducent
boylarına göre sayılanlar 3 200 kişiydi.

filii senaa tria milia nongenti trigint
senaalılar: 3930

sanctificaveruntque domino boves sescentos et oves tria mili
kurban olarak adanan hayvanlar altı yüz sığır, üç bin davardı.

ascenderunt ergo tria milia pugnatores qui statim terga vertente
kentin üzerine yürüyen üç bin kadar İsrailli, ay halkının önünde kaçmaya başladı.

hae cognationes filiorum aser et numerus eorum quinquaginta tria milia quadringentoru
aşer boyları bunlardı, sayıları 53 400 kişiydi.

ioiada quoque princeps de stirpe aaron et cum eo tria milia septingent
harun ailesinin başı yehoyada ve onunla birlikte olanlar 3 700 kişi.

fecerunt filii levi iuxta sermonem mosi cecideruntque in die illo quasi tria milia hominu
levililer musanın buyruğunu yerine getirdiler. o gün halktan üç bine yakın adam öldürüldü.

et spherae sub duobus calamis per loca tria qui simul sex fiunt calami procedentes de vecte un
kandillikten yükselen ilk iki kolun, ikinci iki kolun, üçüncü iki kolun altında kendinden birer tomurcuk vardı. toplam altı koldu.

de filiis autem beniamin fratribus saul tria milia magna enim pars eorum adhuc sequebatur domum sau
saulun soyu benyaminlilerden 3 000 kişi. benyaminlilerin çoğu o zamana dek saulun ailesine bağlı kalmışlardı.

et numeravit septuaginta milia virorum portantium umeris et octoginta milia qui caederent lapides in montibus praepositosque eorum tria milia sescento
yük taşımak için yetmiş bin, dağlarda taş kesmek için seksen bin, bunlara gözcülük etmek için de üç bin altı yüz kişi görevlendirdi.

adsumens ergo saul tria milia electorum virorum ex omni israhel perrexit ad investigandum david et viros eius etiam super abruptissimas petras quae solis hibicibus perviae sun
yolda koyun ağıllarına rastladı. yakında bir de mağara vardı. saul ihtiyacını gidermek için mağaraya girdi. davutla adamları mağaranın en iç bölümünde kalıyorlardı.

considerabam cornua et ecce cornu aliud parvulum ortum est de medio eorum et tria de cornibus primis evulsa sunt a facie eius et ecce oculi quasi oculi hominis erant in cornu isto et os loquens ingenti
‹‹ben gözümü dikmiş boynuzlara bakarken, onların arasından daha küçük başka bir boynuz çıktı. İlk boynuzlardan üçü onun önünde söküldü. bu boynuzun insan gözü gibi gözleri, böbürlenen bir ağzı vardı.