검색어: uwezo (스와힐리어 - 터키어)

kwake uwe uwezo milele! amina.
kudret sonsuzlara dek onun olsun! amin.

nyinyi hamna uwezo wa kuiotesha miti yake.
sizin, onların bir tek ağacını bitirmeniz mümkün değildi.

sisi hatumkalifishi mtu ila kwa kadiri ya uwezo wake.
biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz.

na hatuilazimishi nafsi ila kwa kadri ya uwezo wake.
bir kişiye ancak kapasitesi kadar yükleriz.

"kifo, ushindi wako uko wapi? uwezo wako wa kuumiza uko wapi?"
‹‹ey ölüm, zaferin nerede? ey ölüm, dikenin nerede?››

kwa hiyo, mwenye kunena lugha ngeni na aombe apate uwezo wa kuzifafanua.
bunun için, bilmediği dili konuşan, kendi söylediklerini çevirebilmek için dua etsin.

lakini wale wote waliompokea na kumwamini, hao aliwapa uwezo wa kuwa watoto wa mungu.
kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine tanrının çocukları olma hakkını verdi.

na timizeni vipimo na mizani kwa uadilifu. sisi hatumkalifishi mtu ila kwa kadiri ya uwezo wake.
biz hiç kimseye gücünün yettiğinden fazlasını yüklemeyiz.hakkında konuştuğunuz kimse, akrabanız bile olsa, yine doğruyu söyleyin!allah'a verdiğiniz ahdi tutun.

na dhun-nun alipoondoka hali ameghadhibika, na akadhani ya kwamba hatutakuwa na uwezo juu yake.
balık sahibi (yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı.

faragha: kulinda faragha na kupigania uwezo wa kila mtu kudhibiti namna data na vifaa vyao vinavyotumika.
gizlilik: gizliliği koruyun ve bireylerin kişisel bilgilerini ve araçlarını kullanım imkanlarını elinde tutması gerekliliğini savunun.

lakini ikiwa ninawafukuza pepo kwa uwezo wa mungu, basi jueni kwamba ufalme wa mungu umekwisha fika kwenu.
ama ben cinleri tanrının eliyle kovuyorsam, tanrının egemenliği üzerinize gelmiş demektir.

lakini baadhi ya watu hao wakasema, "anamfukuza pepo kwa uwezo wa beelzebuli, mkuu wa pepo."
ama içlerinden bazıları, ‹‹cinleri, cinlerin önderi baalzevulun gücüyle kovuyor›› dediler.

kisha yesu akamwekea tena mikono machoni, naye akakaza macho, uwezo wake wa kuona ukamrudia, akaona kila kitu sawasawa.
sonra İsa ellerini yeniden adamın gözleri üzerine koydu. adam gözlerini açtı, baktı; iyileşmiş ve her şeyi açık seçik görmeye başlamıştı.

na wale wanao amini na wakatenda mema - hatumkalifishi mtu yoyote ila kwa kiasi cha uwezo wake - hao ndio watu wa peponi.
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz- onlar da cennetin ashabı (halkı)dırlar.

"nitakupa uwezo juu ya falme zote hizi na fahari zake, kwa maana nimepewa hivi vyote; nikitaka kumpa mtu ninaweza.
ona, ‹‹bütün bunların yönetimini ve zenginliğini sana vereceğim›› dedi. ‹‹bunlar bana teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm.

baada ya hayo, nilimwona malaika mwingine akishuka kutoka mbinguni. alikuwa na uwezo mkuu, na dunia ikamulikwa na mng'ao wake.
bundan sonra büyük yetkiye sahip başka bir meleğin gökten indiğini gördüm. yeryüzü onun görkemiyle aydınlandı.

alimpa kila mmoja kadiri ya uwezo wake: mmoja sarafu tano za fedha ziitwazo talanta, mwingine talanta mbili na mwingine talanta moja, kisha akasafiri.
‹‹adam, her birinin yeteneğine göre, birine beş, birine iki, birine de bir talant vererek yola çıktı.

hivyo maneno aliyosema nabii isaya yakatimia: "bwana, nani aliyeuamini ujumbe wetu? na uwezo wa bwana umedhihirishwa kwa nani?"
bütün bunlar peygamber yeşayanın söylediği şu söz yerine gelsin diye oldu: ‹‹rab, verdiğimiz habere kim inandı? rabbin gücü kime açıklandı?››

wakasema kwa sauti kuu: "mwanakondoo aliyechinjwa anastahili kupokea uwezo, utajiri, hekima, nguvu, utukufu na sifa."
yüksek sesle şöyle diyorlardı: ‹‹boğazlanmış kuzu gücü, zenginliği, bilgeliği, kudreti, saygıyı, yüceliği, övgüyü almaya layıktır.››

amepewa uwezo wa kujivalia nguo ya kitani safi, iliyotakata na yenye kung'aa!" (nguo hiyo ya kitani safi ni matendo mema ya watu wa mungu.)
giymesi için ona temiz ve parlak İnce keten giysiler verildi.››