검색어: waziwazi (스와힐리어 - 터키어)

na kila kitu tumekifafanua waziwazi.
[28,71-73; 25,61-62; 36,37-38]

hatutakuamini mpaka tumwone mwenyezi mungu waziwazi.
biz allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız!” dediniz.

basi, yesu akawaambia waziwazi, "lazaro amekufa;
bunun üzerine İsa açıkça, ‹‹lazar öldü›› dedi.

na si juu ya mtume ila kufikisha ujumbe waziwazi.
elçinin görevi ancak açıkça bildirmektir.

na hapana shaka mitume wao waliwafikia kwa hoja zilizo waziwazi.
andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi.

nami hakika nimekujieni na dalili waziwazi kutokana na mola mlezi wenu.
ben size rabbinizden bir beyyine getirdim.

au mimi si bora kuliko huyu aliye mnyonge, wala hawezi kusema waziwazi?
"yahut ben, şu aşağılık ve konuşmaktan aciz olan adamdan daha üstün değil miyim?"

na mlipo sema: ewe musa! hatutakuamini mpaka tumwone mwenyezi mungu waziwazi.
bir zamanlar ya musa demiştiniz, allah'ı apaçık görmedikçe inanmayız sana.

na musa aliwajia kwa ishara waziwazi, lakini walijivuna katika nchi, wala hawakuweza kushinda.
and olsun ki musa kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. oysa azabımızdan kurtulamazlardı.

vivyo hivyo, matendo mema huonekana waziwazi, na hata yale ambayo si dhahiri hayawezi kufichika.
bunun gibi, iyi işler de bellidir; belli olmayanlar bile gizli kalamaz.

na tukampa isa, mwana wa mariamu, hoja zilizo waziwazi, na tukamtia nguvu kwa roho takatifu.
meryem oğlu Îsa'ya da açık deliller verdik ve onu ruh'ül-kudüs (cebrail) ile destekledik.

maana yesu mwenyewe alisema waziwazi kwamba, "nabii hapati heshima katika nchi yake."
İsanın kendisi, bir peygamberin kendi memleketinde saygı görmediğine tanıklık etmişti.

je, nimtafute hakimu ghairi ya mwenyezi mungu, naye ndiye aliye kuteremshieni kitabu kilicho elezwa waziwazi?
"allah size kitap'ı açık açık indirmişken o'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?"

na mlipo sema: ewe musa! hatutakuamini mpaka tumwone mwenyezi mungu waziwazi. ikakunyakueni radi nanyi mnaangalia.
bir zaman da: "ey musa, biz allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız," demiştiniz de derhal sizi yıldırım gürültüsü yakalamıştı; siz de bunu görüyordunuz.

na alikufikieni musa na hoja zilizo waziwazi, kisha mkamchukua ndama (kumuabudu) baada yake, na mkawa wenye kudhulumu.
and olsun ki, musa size mucizeler getirdi, sonra ardından kendinize yazık ederek buzağıyı tanrı olarak benimsediniz.