검색어: cuerno (스페인어 - 터키어)

cuerno
boynuz

cuerno inglés
İngiliz kornosu

yo veía que este cuerno hacía guerra contra los santos y los vencía
ben baktığım sırada bu boynuz kutsallarla savaşıyor ve onları yeniyordu.

ha levantado para nosotros un cuerno de salvación en la casa de su siervo david
eski çağlardan beri kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, kulu davutun soyundan bizim için güçlü bir kurtarıcı çıkardı; düşmanlarımızdan, bizden nefret edenlerin hepsinin elinden kurtuluşumuzu sağladı.

yibuti: en el corazón de la lucha contra el extremismo islámico en el cuerno de África
cibuti: afrika boynuzu'nda İslami aşırıcılıkla mücadelenin merkezi

el macho cabrío es el rey de grecia. y el cuerno grande que tenía entre sus ojos es el primer rey
teke grek kralıdır; gözleri arasındaki büyük boynuz birinci kraldır.

y de uno de ellos salió un cuerno pequeño que creció mucho hacia el sur, hacia el este y hacia la tierra gloriosa
bu boynuzların birinden başka bir küçük boynuz çıktı; güneye, doğuya ve güzel Ülkeyefı doğru yayılarak çok güçlendi.

refugio para bases militares extranjeras y refugiados — sobre todo de yemen — la importancia del país situado en el cuerno de África sigue creciendo.
hem yabancı askeri üsler hem de -özellikle yemen'den gelen- mülteciler için güvenli bir sığınak olan, afrika boynuzu'nda bulunan ülkenin stratejik önemi artmaya devam ediyor.

condiciones económicas como estas en toda la región han dado pase a un comercio preocupante a lo largo de los años: contrabando de personas desde el cuerno de África a la península arábiga.
yıllar boyunca bölgenin her yanında bu gibi ekonomik koşullar, endişe verici bir ticaretin yükselişine neden oldu: afrika boynuzu'ndan arap yarımadası'na insan kaçakçılığı.

entonces el sacerdote sadoc tomó del tabernáculo el cuerno de aceite y ungió a salomón. luego tocaron la corneta, y todo el pueblo gritó: --¡viva el rey salomón
kâhin sadok, kutsal Çadırdan yağ dolu boynuz kabı alıp süleymanı meshetti. boru çalınca bütün halk ‹‹yaşasın kral süleyman!›› diye bağırdı.

entonces el macho cabrío se engrandeció sobremanera; y estando en su mayor poderío, aquel gran cuerno fue quebrado, y en su lugar crecieron otros cuatro cuernos muy visibles, hacia los cuatro vientos del cielo
teke çok güçlendi, ama en güçlü olduğu sırada büyük boynuzu kırıldı. kırılan boynuzun yerine, göğün dört rüzgarına doğru çarpıcı dört boynuz çıktı.

¿se da cuenta abbott de que sus comentarios sobre las granjas eólicas están diciendo práctiamente "váyanse al cuerno" a la comunidad internacional sobre acción de cambio climático?
abbott rüzgâr çiftlikleri hakkında yaptığı yorumlar ile İklim değişikliği hareketi uluslararası topluluğu'na aşağı yukarı "*** oradan" diyor.

"después de esto miraba las visiones de la noche, y he aquí una cuarta bestia terrible y espantosa, fuerte en gran manera. esta tenía grandes dientes de hierro. devoraba y desmenuzaba y pisoteaba las sobras con sus pies. era muy diferente de todas las bestias que habían aparecido antes de ella, y tenía diez cuernos
‹‹bundan sonraki gece görümlerimde korkunç, ürkütücü, çok güçlü dördüncü bir yaratık gördüm. büyük demir dişleri vardı; yiyip parçalıyor, artakalanı ayakları altında çiğniyordu. kendisinden önceki yaratıklara benzemiyordu. on boynuzu vardı.