검색어: delinquency (영어 - 터키어)

whenever he said anything to me that was kind of normal -- like he said no to juvenile delinquency.
bana normal gibi gözüken bir şeyler söylediğinde, örneğin çocuk suçlarına hayır dedi.

although studies do not show any strong link between experimental drug use and offending, they do tend to show that delinquency often precedes involvement with illicit drugs.
Çalışmalar deneysel uyuşturucu kullanımı ile suç işleme arasında güçlü bir ilişkiye işaret etmemekle beraber, suç işlemenin genellikle yasadışı uyuşturucu kullanımından önce geldiğini ortaya koyabilmektedir.

although crime and delinquency continued to grow, the communist authorities preferred to go on with their policy and offered to build only a few improvised penitentiaries in buildings unsuitable for detention.
suç oranları ve çocuk suçluların sayısı arttığı halde, komünist yetkililer bu politikalarını sürdürmeyi tercih ederek gözaltı için bile yetmeyecek binalarda, baştan savma birkaç cezaevi inşa edilmesini önerdiler.

and whoso committeth a delinquency or crime, then throweth (the blame) thereof upon the innocent, hath burdened himself with falsehood and a flagrant crime.
kim bir hata (küçük günah) veya büyük günah işler, sonra onu masum olan birinin üstüne atarsa, bir iftira ve pek kesin bir vebal yüklenmiş olur.

his repeated delinquencies brought him to court.
tekrarlanan suçları onu mahkemeye getirdi.