검색어: he had the students out of the room (영어 - 터키어)

he came out of the room.
o odadan çıktı.

he carried the chairs out of the room.
sandalyeleri odadan dışarı taşıdı.

he quickly went out of the room.
o, çabucak odadan çıktı.

he ran out of the room in anger.
o, öfkeyle odadan dışarı koştu.

he cut the advertisement out of the newspaper.
gazeteden reklam kesti.

he had the room to himself.
o, odayı kendine aldı.

he got up suddenly and walked out of the room.
birden kalktı ve odadan çıktı.

a cat dashed out of the room.
bir kedi odadan dışarıya hızla koştu.

what are the dimensions of the room?
odanın boyutları nedir?

he got thrown out of the house.
o, evden dışarı atıldı.

and he had his arm outstretched like someone out of the apprentice.
Çırak programındaki birisi gibi kollarını uzatmıştı.

he had the courage to decline the offer.
teklifi reddedecek cesareti vardı.

after slapping tom, mary ran out of the room.
tom'u tokatladıktan sonra, mary odadan dışarıya doğru koştu.

he had the courage, the intensity, the daring.
cesareti vardı, bu şiddette, bu cesaret.

i didn't notice her going out of the room.
onun odadan çıktığını farketmedim.

didn't you notice us going out of the room?
odadan çıkışımızı fark etmedin mi?

tom called the students back into the room to tell them about the plane crash.
tom onlara uçak kazasından bahsetmek için öğrencileri odaya geri çağırdı.

and now he had the right person in place for the job.
artık hareket geçme zamanı gelmişti.

let this smoky air out of the room and let some fresh air in.
bu dumanlı havanın odadan çıkmasına ve biraz temiz havanın içeri girmesine izin ver.

he had to break off a piece to get out of egypt recently.
son zamanlarda mısır'dan çıkan bir parçaydı.