검색어: help or else let it be (영어 - 터키어)

or else
yerine

let it be over, my dear
gecmis olsun canim

therefore let it be clarified.
evvelce siz de öyleydiniz.

let it be my brother aaron
"kardeşim harun'u"

how do you want my love let it be
sen oteli bul ve başvuruda bulun

tell them, "let it be what you can spare."
"İhtiyaç fazlasını" de.

said he, 'so let it be between me and thee.
(musa) dedi ki: "bu, benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır.

exercise patience and let it be only for the cause of god.
sabret! sabrın da ancak allah'ın yardımı iledir.

i'm not tired, or else i couldn't do it.
ben yorgun değilim,yoksa ben onu yapamazdım

let it be known that we will turn all things on earth into dust.
(bununla beraber) biz mutlaka oradaki her şeyi kupkuru bir toprak yapacağız.

if you want retaliation, let it be equal to that which you faced.
ceza verecek olursanız, size yapılan muamelenin misliyle cezalandırın.

moses replied: "no, let it be you to throw first."
(musa): "hayır siz atın!" dedi. (attılar.

if they turn away (let it be known) that god does not love the unbelievers.
eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki allah kâfirleri sevmez.

but should any of you be sick or on a journey, let it be a [similar] number of other days.
hasta olanlarınız veya yolculukta bulunanlarınız tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar.

give me your money or else i'll beat you up.
bana paranı ver yoksa seni döverim.

you were like that before, and allah has been gracious to you. therefore let it be clarified.
unutmayın ki allah'ın yanında birçok ganimetler vardır.Önceden siz de böyle idiniz, allah size lütfetti de imanla şereflendiniz.Öyleyse iyi anlayın, dinleyin çok dikkatli davranın.

let it be unto him as the garment which covereth him, and for a girdle wherewith he is girded continually.
bir kuşak gibi hep onu sarsın! düşmanlarının konuşmasıdır.

you can either punish them or else you can treat them with gentleness."
dedik ki: "ey zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."

if they turn away (from the truth, let it be known that) god knows well the evil-doers.
eğer (haktan) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki allah bozguncuları çok iyi bilendir.

so if my voice can touch you, if my actions can touch you, if my being here can touch you, please let it be.
böylece eğer sesim size dokunabilirse, eğer hareketlerim size dokunabilirse, eğer burada oluşum size dokunabilirse, lütfen bırakın olsun.