검색어: i don't but i'm supporting my kids (영어 - 터키어)

i am an idealist. i don't know where i'm going but i'm on my way.
ben idealistim. nereye gittiğimi bilmiyorum ama yolumdayım.

i'm an idealist. i don't know where i'm going, but i'm on my way.
ben bir idealistim. nereye gittiğimi bilmiyorum, ama gidiyorum.

i don't know why, but i'm sure that tom has his reasons for not hiring mary.
niçin olduğunu bilmiyorum, fakat tom'un mary'yi çalıştırmamak için nedenleri olduğundan eminim.

i don't know whether that's going to happen or not, but i'm an optimist.
bunun olup olmayacağını bilmiyorum ancak ben iyimser birisiyim.

well i don't know yet, but i'm sure najmuddin and his friends, they have it already in mind.
henüz bilmiyorum, ama eminim necmettin ve arkadaşları, zaten kafalarında planlamışlardır bile.

now i don't know if any of you out there invented chicken nuggets, but i'm sure you're rich if you did.
herhangi birinizin tavuk parçalarını icat edip etmediğini bilmiyorum; ama eğer ettiyseniz eminim zengin oldunuz.

i don't know how to prevent that, but i'm at least going to use my good offices to get you folks together to come up with a response."
bunu nasıl engelleyeceğimi bilmiyorum ama… …en azından halkımla beraber… …bunun üstesinden gelmek için çabalayacağım.” dedi böylece bu işlerle ilgilenecek özel bir ekip kuruldu ve

and i don't speak korean, but i'm hearing these voices, and i'm not hearing anger, i'm hearing terror.
korece bilmem ama duyduğum öfkenin değil dehşetin sesleriydi.

i feel like i've got a purpose in this life, and i don't know what it is, but i'm pretty certain that management consultancy is not it.
bu hayatta bir amacım olduğunu hissediyorum, o amacın ne olduğunu bilmiyorum, ama yönetim danışmanlığı olmadığından oldukça eminim."

and, sadly, i don't think we'll have time for you to meet everybody i brought, but -- i'm trying to behave myself, it's my first time here.
fakat üzgünüm, getirdiğim herkesle sizleri tanıştırmaya vakimizin olacağını sanmıyorum, ama -- doğru durmaya çalışıyorum. İlk defa burada bulunuyorum.

but i'm not going to the east, because i don't know swahili.
ama doğuya gidemezdim çünkü savahili bilmiyordum

"as the president of montenegro i don't have the authority to influence in any way the decisions or the work of the justice system but i'm obliged to support all their activities."
vuyanovic, "karadağ devlet başkanı olarak adalet sisteminin aldığı kararları veya çalışma şeklini etkilemeye yetkim olmadığı gibi bütün faaliyetlerini de desteklemek zorundayım," dedi.

but i'm a scientist and i don't like to make data out of anecdotes, so let's look at some data.
ama ben bir bilim insanıyım, ve anekdotlardan veriye ulaşmayı sevmem, öyleyse bazı verilere bakalım.

i don't know why, but i'm continually amazed to think that two and a half billion of us around the world are connected to each other through the internet and that at any point in time more than 30 percent of the world's population can go online to learn, to create and to share.
neden olduğunu bilmiyorum ama dünya üzerinde iki buçuk milyardan fazla kişinin internet yoluyla iletişim kurduğunu düşünmek beni sürekli şaşırtıyor. ve her an dünya nüfusunun yüzde 30'undan fazlası öğrenmek, yaratmak ve paylaşmak için çevirimiçi olabiliyor.

now, this is the part of the talk where i tell you what's going to come as a result of all of this, but i'm running out of time, which is good, because i don't know.
Şimdi size, bütün bunların sonucunda neler olacağını anlatmam gerekiyor; ama vaktim azalıyor; neyse ki azalıyor; çünkü bunu ben de bilmiyorum.

i have to go to school, get a job, send my kids to lessons ... " you think, "i'm too busy. i don't have time for art."
okula gitmem lazım, iş bulmam lazım, çocuklarımı derse götürmem gerek..." "Çok meşgulüm, sanat için vaktim yok" diye düşünürsünüz.