검색어: intention (영어 - 터키어)

intention
içlem

that wasn't my intention.
benim niyetim o değildi.

perhaps that was the intention.
belki de niyet buydu.

i have no intention of resigning.
İstifa etmeye niyetim yok.

i have no intention of asking him.
ona sormaya niyetim yok.

i have no intention of apologizing to tom.
tom'a özür dilemeye niyetim yok.

i have no intention whatever of disturbing you.
ne olursa olsun seni rahatsız etmeye niyetim yok.

he has so far been silent about his intention.
o şimdiye kadar amacı hakkında sessizdi.

i have no intention of going there by myself.
oraya tek başıma gitmeye hiç niyetim yok.

tom came to france with the intention of studying french.
tom fransızca öğrenme niyetiyle fransaya geldi.

at the time, he had no intention of reforming king crimson.
bu king crimson’ın sonu gibi gözükse de sadece bir dönemin sonuydu.

and we are sincere [in deed and intention] to him."
biz kendimizi sadece o'na adadık," de.

@lunarnomad spoke about the intention behind the hashtag:
@lunarnomad etiketin ardındaki niyet hakkında konuştu:

the minister announced his intention to step down on sunday, amid corruption allegations.
bakan, pazar günü yolsuzluk iddiaları üzerine istifa etmeyi düşündüğünü açıklamıştı.

"i have no intention to resign because i haven't done anything.
geçtiğimiz haftaki komisyon duruşması sonrasında yaptığı açıklamada ivanovski, "İstifa etmeye niyetim yok, çünkü bir şey yapmadım.

"intention and uncertainty", "proceedings of the british academy", pp.
"intention and uncertainty", "proceedings of the british academy", pp.

fatuloiu said he informed the national anti-corruption department (dna) about chelu's intention.
fatuloiu, ulusal yolsuzlukla mücadele dairesi'ne (dna) chelu'nun niyetini bildirdiğini söyledi.

"utterer's meaning and intentions", "the philosophical review", 78.
"utterer's meaning and intention," "the philosophical review" 78: 147-77.