검색어: she gave a glance at me (영어 - 터키어)

she gave a glance at me.
bana bir bakış fırlattı.

she threw a glance at us.
o bize bir bakış fırlattı.

at a glance
İlk bakışta

he cast a glance at the stars
bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: “ben, galiba hastayım!” dedi.

he stole a glance at the girl.
o, çaktırmadan kıza baktı.

and he cast a glance at the stars,
bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: “ben, galiba hastayım!” dedi.

she was looking at me.
o bana bakıyordu.

and he glanced a glance at the stars
bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: “ben, galiba hastayım!” dedi.

then did he cast a glance at the stars.
bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: “ben, galiba hastayım!” dedi.

and then she looked at me.
bana baktı.

she looked at me and smiled.
o bana baktı ve gülümsedi.

then he cast a glance at the stars (to deceive them),
bir bayram günü, İbrâhim halkın içinde iken yıldızlara bir göz atıp: “ben, galiba hastayım!” dedi.

she gave a narrative of her strange experience.
o, tuhaf deneyiminin öyküsünü anlattı.

françois gave a speech.
françois bir konuşma yaptı.

a glance at transparency international's annual corruption perceptions index shows that all corners of the globe are affected.
transparency international örgütünün yıllık yolsuzluk olayları endeksine bakıldığında, dünyanın her köşesinin bu sorundan etkilendiği görülür.

on monday, she gave a presentation on her work, canada's theatre and dramaturgy.
yazar pazartesi günü çalışmaları, kanada tiyatrosu ve dramaturjisi hakkında bir sunum verdi.

there they will have all that they desire, and we have more (for them, i.e. a glance at the all-mighty, all-majestic).
diledikleri her şeyi elde ederler ve hatta katımızda fazlası da vardır.