검색어: dovevano (이탈리아어 - 터키어)

alcuni nomi di file dovevano essere modificati a causa di limitazioni in mkisofs
mkisofs içindeki sınırlamalar nedeniyle bazı dosya isimlerini değiştirmeniz gerekiyor

dovevano presentarsi ogni mattina per celebrare e lodare il signore, così pure alla sera
rabbe şükretmek, övgüler sunmak üzere her sabah ve akşam tapınakta hazır bulunacaklardı.

i loro fratelli, che abitavano nei loro villaggi, talvolta dovevano andare con loro per sette giorni
köylerdeki kardeşleri zaman zaman gelir, yedi günlük bir süre için görevi onlarla paylaşırdı.

ma ai figli di keat non ne diede, perché avevano il servizio degli oggetti sacri e dovevano portarli sulle spalle
kehatoğullarına ise bir şey vermedi. Çünkü onların görevi kutsal eşyaları omuzlarında taşımaktı.

allontanammo da loro il tormento, ma quando giunse il termine che dovevano rispettare, ecco che mancarono al loro impegno.
azabı nasıl olsa sonuna gelecekleri bir müddet için üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden cayıyorlardı.

a capo dei sàtrapi mise tre governatori, di cui uno fu daniele, ai quali i sàtrapi dovevano render conto perché nessun danno n
bunların başına da biri daniel olmak üzere üç bakan atadı. krala zarar gelmemesi için bakanlar satraplardan hesap soracaklardı.

a un costo stimato di 22 milioni di euro si dovevano far arrivare sei carichi, ciascuno contenente abbastanza acqua dolce da riempire dieci piscine olimpioniche.
tahmini 22 milyon avro’luk bir maliyetle, her biri on olimpik yüzme havuzunu doldurmaya yetecek kadar tatlı su bulunduran altı gemi yükü ayarlanmıştı.

cercando di indagare a quale momento o a quali circostanze accennasse lo spirito di cristo che era in loro, quando prediceva le sofferenze destinate a cristo e le glorie che dovevano seguirle
İçlerinde olan mesih ruhu, mesihin çekeceği acılara ve bu acıların ardından gelecek yüceliklere tanıklık ettiğinde, ruhun hangi zamanı ya da nasıl bir dönemi belirttiğini araştırdılar.

allora venne data a ciascuno di essi una veste candida e fu detto loro di pazientare ancora un poco, finché fosse completo il numero dei loro compagni di servizio e dei loro fratelli che dovevano essere uccisi come loro
onların her birine beyaz birer kaftan verildi. kendileri gibi öldürülecek olan öbür tanrı kullarının ve kardeşlerinin sayısı tamamlanıncaya dek kısa bir süre daha beklemeleri istendi.

c'era un segnale convenuto fra gli israeliti e quelli dell'imboscata: questi dovevano fare salire dalla città una colonna di fumo
pusuya yatanlarla öbür İsrailliler arasında bir işaret kararlaştırılmıştı: kenti ateşe verip büyük bir duman bulutu oluşturacaklardı.

successivamente, in una risoluzione adottata nel mese di aprile del 2005, si è stabilito che, affinché fosse garantito questo riconoscimento, i corsi dovevano essere strutturati in moduli, accreditati e quindi precedentemente valutati.
derslerin bu tanınmayı alabilmeleri için, modüller şekliden tasarlanması, akredite edilmesi ve bu nedenle önceden değerlendirilmesi gerektiği nisan 2005’te geçirilen bir ilke kararında yer almıştır.

i capi dei leviti casabià, serebia, giosuè, figlio di kadmiel, insieme con i loro fratelli, che stavano di fronte a loro, dovevano cantare inni e lodi a turni alternati, secondo l'ordine di davide, uomo di dio
levili önderlerden haşavya, Şerevya ve kadmiel oğlu yeşu bir yanda, kardeşleri öbür yanda durur, tanrı adamı davutun buyruğu uyarınca karşılıklı övgüler ve şükürler sunarlardı.