검색어: ikna etmek (터키어 - 영어)

adg: onları ikna etmek için.
adg: in persuading them.

onu ikna etmek kolay olmadı.
it was not easy to convince him.

onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.
he did his best to persuade her.

mary'yi gitmeye ikna etmek kolay olmayacak.
it won't be easy persuading mary to go.

onu seyahati iptal etmeye ikna etmek zor oldu.
it was difficult to persuade him to cancel the trip.

o, onu ikna etmek için elinden geleni yaptı.
she did her best to persuade him.

tom'u ikna etmek o kadar kolay olmayacak.
tom won't be that easy to convince.

tom mary'yi ikna etmek için elinden geleni yaptı.
tom tried his hardest to persuade mary.

bu geziyi iptal etmesi için onu ikna etmek zordur.
it was hard to persuade him to cancel the trip.

veya sizi onlara para vermeye ikna etmek de değil amacım.
i'm not here to encourage you to give money to the next panhandler you meet.

biz ideo'da çok emek harcıyoruz müşterilerimizi bunu yapmaya ikna etmek için.
so we do quite a lot of work at ideo trying to convince our clients of this.

eğer durum bu ise çok zor çünkü insanları ikna etmek gerçekten de zor.
so if that's the case, that's difficult, because persuasion is really difficult.

ama İstanbullu taksi şoförü kemal'i ikna etmek kolay olmayacak.
convincing kemal, the istanbul driver, will be no easy task.

burdaki konuşmamın amacı buradaki insanları ikna etmek değildir xenophilianızı benimsetmektir.
the goal of my talk here is not to persuade the people in this room to embrace your xenophilia.

İkinci olarak da sizi her evin elektron mikroskobuna ihtiyacı olduğuna sizi ikna etmek.
and, secondly, to convince you that every home really ought to have a scanning electron microscope.

ve onları yapmak istemedikleri birşeyi yapmaya ikna etmek isterseniz, bu çok zordur.
and so if you wanted to convince them to do something they don't want to do, it's very difficult.

bunun doğru hareket olduğuna herkesi ikna etmek için, sağlam dayanaklar ortaya koymalısınız.
you should make a good case in convincing everybody that it is the right move.

ab adayı türkiye, şüphecileri kültür köprüleri kurmanın erdemleri hakkında ikna etmek için çabalıyor.
eu candidate turkey has been striving to persuade skeptics about the virtue of building cultural bridges.

arnavutluk ayrıca uluslararası toplumu, yolsuzlukla etkin bir biçimde mücadele ettiğine ikna etmek zorunda.
albania must also convince the international community that it is mounting an effective fight against corruption.

msk'nın görevi herhangi bir siyasi partiyi resmi seçim sonuçlarını kabule ikna etmek değildir.
the cec is not mandated to convince any political party to accept the official election results.