검색어: ordugahındaki (터키어 - 영어)

saul kâhinle konuşurken, filistlilerin ordugahındaki kargaşa da giderek artmaktaydı. bunun üzerine saul kâhine, ‹‹elini çek›› dedi.
and it came to pass, while saul talked unto the priest, that the noise that was in the host of the philistines went on and increased: and saul said unto the priest, withdraw thine hand.

filistliler bağrışmaları duyunca, ‹‹İbranilerin ordugahındaki bu yüksek bağrışmaların anlamı ne?›› diye sordular. rabbin sandığının ordugaha getirildiğini öğrenince,
and when the philistines heard the noise of the shout, they said, what meaneth the noise of this great shout in the camp of the hebrews? and they understood that the ark of the lord was come into the camp.

bu gelişmeden hoşlanmayan fiordiligi ordugaha gidip kendi sözlüsü olan subayı bulmaya karar verir.
fiordiligi, upset by this development, decides to go to the army and find her betrothed.