검색어: koltuklar (터키어 - 프랑스어)

oyuncular ve koltuklar
joueurs & & sièges

karşılıklı koltuklar üzerinde.
sur des lits, face à face.

koltuklar üzerinde bakarlar:
sur les divans, ils regardent.

koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.
sur les divans, ils regardent.

onlar orada koltuklar üzerinde etrafa bakarlar.
sur les divans, ils regardent.

kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
eux et leurs épouses sont sous des ombrages, accoudés sur les divans.

evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar,
(nous aurions pourvu) leurs maisons de portes et de divans où ils s'accouderaient,

ve evlerine kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar, divanlar.
(nous aurions pourvu) leurs maisons de portes et de divans où ils s'accouderaient,

göğüslerindeki kıskançlığı kaldırırız; kardeşçe karşılıklı yerleştirilmiş koltuklar üzerindedirler.
et nous aurons arraché toute rancune de leurs poitrines: et ils se sentiront frères, faisant face les uns aux autres sur des lits.

koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...
ils y seront accoudés sur des divans, n'y voyant ni soleil ni froid glacial.

orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine kurulacaklar.
ils y seront parés de bracelets d'or et se vêtiront d'habits verts de soie fine et de brocart, accoudés sur des divans (bien ornés).

orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.
ils y seront accoudés sur des divans, n'y voyant ni soleil ni froid glacial.

art arda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." ve biz onları parlak, iri gözlü hurilerle eşleştirmişizdir.
accoudés sur des lits bien rangés», et nous leur ferons épouser des houris aux grands yeux noirs,

kadınların kendisini yermesini işitince onları davet etti; koltuklar hazırladı; geldiklerinde her birine birer bıçak verdi.
lorsqu'elle eut entendu leur fourberie, elle leur envoya [des invitations,] et prépara pour elles une collation; et elle remit à chacune d'elles un couteau.

koltuk altı
aisselle