검색어: deutsch finde ich gut (독일어 - 터키어)

ich gut aman
amana kuyum

wo finde ich snapshots von & kde;?
& kde; dosyalarına nasıl erişebilirim?

wo finde ich die & kde; homepage?
& kde; ana sayfası nerededir?

wo finde ich informationen zu & kde;-designs (themes)?
& kde; temaları hakkında detaylı bilgiye nasıl ulaşabilirim?

wie finde ich heraus, welche version von & kde; ich nutze?
hangi & kde; sürümünü kullandığımı nasıl öğrenebilirim?

so finde ich mir nun ein gesetz, der ich will das gute tun, daß mir das böse anhangt.
bundan şu kuralı çıkarıyorum: ben iyi olanı yapmak isterken, karşımda hep kötülük vardır.

das sind schließlich dinge, die bei einer digitalkamera dieses kalibers wichtig sind, finde ich.
bu sınıftaki dijital fotoğraf makinelerinde bu noktalar bizce çok önemli.

wichtiger finde ich jedoch die auswirkung der rauschunterdrückung auf die details der aufnahme bei der verwendung von 400 iso oder mehr.
daha da önemlisi iso 400 ve üzerindeki değerlerin kullanıldığı fotoğraflarda noise giderme işleminin detaylar üzerindeki etkisi göze çarpıyor.

"doch in dieser stille finde ich am ende des tages auch wieder die kraft zu schreien und zu singen."
"fakat o sessizlik ile günün sonunda, sanırım tekrar bağırabilmek için güç toplamış ve şarkı söyleyebiliyor oluyorum." diyor.

denn beide, propheten und priester, sind schälke; und auch in meinem hause finde ich ihre bosheit, spricht der herr.
tapınağımda bile kötülüklerini gördüm›› diyor rab.

denn ich weiß, daß in mir, das ist in meinem fleische, wohnt nichts gutes. wollen habe ich wohl, aber vollbringen das gute finde ich nicht.
İçimde, yani benliğimde iyi bir şey bulunmadığını biliyorum. İçimde iyiyi yapmaya istek var, ama güç yok.

und mose sprach zu dem herrn: warum bekümmerst du deinen knecht? und warum finde ich nicht gnade vor deinen augen, daß du die last dieses ganzen volks auf mich legst?
rabbe, ‹‹kuluna neden kötü davrandın?›› dedi, ‹‹seni hoşnut etmeyen ne yaptım ki, bu halkın yükünü bana yüklüyorsun?

es möchten vielleicht fünf weniger den fünfzig gerechte darin sein; wolltest du denn die ganze stadt verderben um der fünf willen? er sprach: finde ich darin fünfundvierzig, so will ich sie nicht verderben.
kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?›› rab, ‹‹eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim›› dedi.

abraham sprach: zürne nicht, herr, daß ich noch mehr rede. man möchte vielleicht dreißig darin finden. er aber sprach: finde ich dreißig darin, so will ich ihnen nichts tun.
İbrahim, ‹‹ya rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?›› dedi. rab, ‹‹otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım›› diye yanıtladı.

sprich: in dem, was mir offenbart wurde, finde ich nicht, daß etwas für den essenden zu essen verboten wäre, es sei denn, es ist verendetes oder ausgeflossenes blut oder schweinefleisch - es ist ein greuel - oder ein frevel, worüber ein anderer als gott angerufen worden ist.
de ki: "bana vahyedilende, yiyen birisi için şunların dışında haram edilmiş bir madde bulamıyorum: () leş, () akıtılmış kan, () domuzun eti -ki pistir-, () allah'tan başkasına sapıkça adanmış yiyecekler."