검색어: watering (영어 - 터키어)

watering
su verme

watering hole
pub

watering of eyes
gözde sulanma

my eyes are watering.
gözlerim sulanıyor.

he is watering the garden.
o, bahçeyi suluyor.

betty is watering the flowers.
betty çiçekleri suluyor.

i'm done watering the flowers.
Çiçekleri sulamayı bitirdim.

red itchy eye and watering occur.
kırmızı kaşıntılı göz ve sulanma olur.

i've finished watering the flowers.
Çiçekleri sulamayı bitirdim.

every people knew its watering place.
bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik.

you are watering the garden, aren't you?
bahçeyi suluyorsun, değil mi?

a new world of mouth watering delicacies were introduced.
Özellikle yeni tatlar haydarabad'la eşleştirilmiş oldu.

after wearing my lens, my eyes have redness and watering.
lensimi taktıktan sonra gözlerimde kızarıklık ve sulanma oluyor.

there may also be headache, eye pain, and watering around the light.
işık etrafında hareler, baş ağrısı ve göz ağrısı da olabilir.

ah, hapless is the watering-place (whither they are) led.
girdikleri yer ne kötü bir mekandır!

i'll get some asshole at a watering hole asking what brand the ice is.
barın bir tanesinde oturmuş buzun markasının ne olduğunu soran aşağılık herifler bulacağım.

adjusting the amount and duration of watering according to the season's conditions.
mevsim şartlarına göre sulama sürelerinin ve miktarının ayarlanması.

we can't tell where are the watering holes like we can on an african plain.
afrika ovalarını gördüğümüz gibi sudaki deliklerin nerede olduğunu söyleyemeyiz.

and there gushed forth from it twelve springs, and every people knew its watering place.
bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmış, her bölük kendine mahsus pınarı bilmişti.

and when he arrived at the water of madyan, he found there a community of the people watering.
medyen suyuna geldiğinde, davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu.