검색어: stres (터키어 - 영어)

stres
stress (biology)

stres sınaması
stress test

poppit stres bu
bad apple

hep stres altındadırlar.
they're always getting stressed.

fiziksel stres faktörü
stress

işle ilgili stres faktörü
occupational hazards

her zaman stres altındayım.
i'm always under stress.

her işte bir ölçüde stres vardır.
there's a degree of stress in every job.

birisi travma sonrası stres bozukluğuydu.
one was post-traumatic stress disorder.

ben duygusal stres bu tür idare edemiyorlar
i cannot handle this kind of emotional stress

Çevresel stres kaynaklarıyla başa çıkabilmek zordur.
coping with environmental stressors is tricky.

ayrıca, aşırı stres de oksitosini baskılar.
also, high stress inhibits oxytocin.

Öğretmenler bazen öğrencilerinin stres atmasına izin vermeliler.
teachers should occasionally let their students blow off some steam.

en iyi performans seviyesi, ılımlı stres veya uyarılmadır.
the optimal performance level is moderate stress or arousal.

kuşların stres altında, hasta, ve travmatize oldukları ortadaydı.
so it was very clear these were stressed, sick, traumatized birds.

akut stres tepkisi kan akışını yükseltir ve hastayı tehlikeye sokar.
acute stress reaction increases blood flow and endangers the person.

kokain de, yüksek yağ oranlı diyet de, duygusal stres de.
so does cocaine, so does a high fat diet, so does emotional stress.

bu ayılar eriyen buzlar yüzünden şimdiden stres belirtileri göstermeye başladı.
these bears are already showing signs of the stress of disappearing ice.

ab, bloğun nükleer tesislerine "stres testi" uygulanmasını kabul etti
eu agrees to "stress test" bloc's nuclear facilities

daha da önemlisi, cihaz, termal stres altında ve ışık ile ıslatma kararlıydı.
more importantly, the device was stable under thermal stress and soaking with light.