Je was op zoek naar: conformed (Engels - Turks)

so for 11 years, i conformed.
böylece 11 yıl boyunca uyum sağlayarak yaşadım.

if the truth conformed to their desires, the heavens, the earth, and everyone in them would have gone to ruin.
eğer gerçek onların heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulananlar bozulup giderdi.

for whom he did foreknow, he also did predestinate to be conformed to the image of his son, that he might be the firstborn among many brethren.
Çünkü tanrı önceden bildiği kişileri oğlunun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, oğul birçok kardeş arasında ilk doğan olsun.

instead, the proposed constitution conformed to the british model of parliamentary government, which was seen by the liberals as the most viable alternative to the european absolutism of the meiji constitution.
İşgal yönetimi, abd tarzı başkanlık ve federal bir yapı yerine İngiliz modeli parlamenter bir sistem öngörmüş, meiji anayasasında belirtilen mutlakiyete karşı en iyi alternatif olarak değerlendirilmiştir.

alain chenard, the head of the observing mission, said the vote was well-organised and largely conformed to serbia's commitments to coe standards.
yine pazartesi günü, avrupa konseyi'nin yerel ve bölgesel yetkililer kongresi seçimlerin düzenlenişi hakkında övgüde bulundular.

and be not conformed to this world: but be ye transformed by the renewing of your mind, that ye may prove what is that good, and acceptable, and perfect, will of god.
bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, tanrının iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin.

the foreign policy of albania after world war ii has had few historic moments when the principles of international relations conformed to its state and national interests so clearly as in the case of the iraq crisis.the decision to join the international coalition led by the united states against the regime of saddam hussein was the result of a wide political and public consensus.
İkinci dünya savaşı'nın ardından arnavutluğun dış politikası irak krizindekine benzeyen, uluslararası ilişkiler ilkesinin kendi durumu ve ulusal çıkarları ile uyuştuğu tarihsel ânlarla pek ender karşılaştı. saddam hüseyin'e karşı abd öncülüğünde oluşturulan uluslararası koalisyona katılma kararı geniş siyasi ve kamusal uzlaşmayla alındı.