Je was op zoek naar: dreading (Engels - Turks)

dreading some great affliction.
anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır.

god will surely bring to light what you are dreading."
allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır.

and to establish them in the land, and to show pharaoh and ha man, and their hosts, what they were dreading from them.
biz ise o ülkedeki güçsüzlere ihsanda bulunmak, onları dünyada örnek şahsiyetler yapmak ve ülkeye onları vâris kılmak, onlara dünya hâkimiyeti vermek; firavun'u, haman’ı ve onların ordularını ise korktuklarına uğratmak istiyorduk. [7,137; 26,59; 29,39; 40,24]

croatians had been dreading the progress report, a fundamental document that examines reforms and achievements in the candidate countries, after their country's latest rash of gangland-style murders.
hırvat halkı, aday ülkelerdeki reform ve kazanımları inceleyen temel bir belge olan İlerleme raporunu, ülkelerinde son yaşanan mafya tarzı cinayet dalgası sonrasında büyük bir korkuyla bekliyordu.

and the book shall be placed – and you will see the guilty dreading what is written in it and saying, “woe to us – what sort of a book is this that it has not left out any small sin nor a great one, which it has not included!”
(Önlerine) kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. derler ki: "eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor?"