Je was op zoek naar: endure (Engels - Turks)

endure
çekmek

will you endure?
(ey insanlar!) sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza imtihan (vesilesi) kıldık; (bakalım) sabredecek misiniz?

so endure with patience.
artık sabırlı ol!

can she endure a long trip?
o, uzun bir yolculuğa dayanabilir mi?

god loves those who endure.
allah böyle sabırlı insanları sever.

i can't endure the noise.
gürültüye dayanamam.

endure thou patiently (o muhammad).
(ey peygamber!) sabret!

therefore endure with a goodly patience.
(resulüm!) Şimdi sen güzelce sabret.

we surely will endure the hurt ye do us.
bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız.

and for the sake of your lord, patiently endure.
rabbin için sabret.

give good news to those who endure with fortitude.
(ey peygamber! ) sabredenleri müjdele!

and made his progeny to endure (on this earth);
ancak onun soyunu sürekli kıldık.

i can't endure that noise a moment longer.
bir an bile o gürültüye tahammül edemem.

i shall force him to endure a painful uphill climb!
ben de onu sarp mı sarp bir yokuşa sardıracağım.

already tense romanian-russian relations endure a further strain.
romanya-rusya ilişkilerinde gerilim artıyor.

bih investigative programme endures threats, violent attacks
bh'nin araştırmacı programı tehditlere, şiddetli saldırılara rağmen devam ediyor