Je was op zoek naar: i'm sorry but i can't come this week (Engels - Turks)

i'm sorry but i can't come this week
özür dilerim ama ben bu hafta gelemem

i'm sorry but i can't come next week
özür dilerim ama gelecek hafta gelemem

i'm sorry but i can't come
özür dilerim ama gelemem

i'm sorry but i can't come today
özür dilerim ama bugün gelemem

i'm sorry but i can't come right now
özür dilerim ama şu anda gelemem

i'm sorry, but i can't go with you.
Üzgünüm fakat seninle gidemem.

i'm sorry that you can't come this evening.
bu akşam gelemiyeceğine üzüldüm.

i'm sorry but i can not right now
özür dilerim ama şu anda gelemem

i'm sorry, but i can't find the book you lent me.
Üzgünüm ama bana verdiğin kitabı bulamıyorum.

i'm sorry but i can't lend you my car next weekend.
Üzgünüm fakat gelecek hafta sana arabamı ödünç veremem.

i'm sorry, but i am against this project.
Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.

i'm sorry, but i am opposed to this project.
Üzgünüm ama ben bu projeye karşıyım.

i'm sorry, but i don't have any small change.
Üzgünüm fakat hiç bozuk param yok.

sorry, but i can't go along with you.
Üzgünüm seninle aynı düşüncede değilim.

i'm sorry, but i don't feel like going out today.
Üzgünüm fakat canım bugün dışarı çıkmak istemiyor.

i'm sorry, but i have a prior engagement.
Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.

i'm sorry, but i have a previous appointment for tomorrow.
Üzgünüm, ama yarın için daha önceden verilmiş bir randevum var.

i'd love to hold your hand and say i'm sorry, but, frankly, this is retribution." i can't tell you the rest because i'm out of time.
keşke elini tutup, üzgünüm, diyebilseydim, ama, açıkçası, bu yapılanların cezası." devamını anlatamam çünkü vaktim doldu.