Je was op zoek naar: in the face of multiple, competing demands (Engels - Turks)

in the face of such evidence?
bu kadar kanıta rağmen mi?

he flew in the face of jishuku.
jishuku'nun karşısında uçtu.

he remains calm in the face of danger.
o, tehlike karşısında sakin kalır.

he became brave in the face of danger.
tehlike karşısında cesurlaştı.

she showed her courage in the face of danger.
tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.

she carries on smiling even in the face of adversity.
o sıkıntıyla karşılassa bile gülümsemeyi sürdürür.

it's about acting in the face of overwhelm.
hayat şaşkınlık karşısında hareket edebilmektir,

in the face of redundancies, what justification is there for the commission
İşten çıkarmalar göz önünde tutulduğunda,

seeking only the face of his lord, the most high,
ancak yüce rabbinin rızasını aramak için (verir).

they cautioned the organisers to stay on track, in the face of tight deadlines.
müfettişler ayrıca organizatörleri hız kesmemeleri konusunda uyardı.

he stood by it in the face of repeated calls for clarification or withdrawal.
sözlerini geri alması veya açıklaması istendiğinde de aynı görüşü savundu.

be patient in the face of what they say, and mention our servant david, the resourceful.
(resulüm!) onların söylediklerine sabret, kulumuz davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla.

caitria and morgan o’neill: how to step up in the face of disaster
caitria and morgan o’neill: felaket durumlarinda, nasil daha etkili bir performans gösterebiliriz

and she started, in the face of a lot of controversy, the women's health initiative.
ve bir çok tartışmaya rağmen kadın sağlık İnsiyatifi'ni başlattı.

"the monsters in the mind: the face of evil in myth, literature, and contemporary life".
"the monsters in the mind: the face of evil in myth, literature, and contemporary life".

i don't see that. i see the face of the world.
ben bunu görmüyorum. ben dünyanın yüzünü görüyorum.

is this the face of leonardo da vinci or isn't it?
bu leonardo da vinci'nin yüzü mü yoksa değil mi?

so wherever you [might] turn, there is the face of allah.
artık nereye dönerseniz dönün, orada allah'a dönmüş olursunuz.

mostly, they have the faces of our parents.
Çoğu zaman anne babamızın suratlarına sahiptirler.

i mean, these were the faces of my friends.
bunlar arkadaşlarımın yüzleriydi.