Je was op zoek naar: in your city (Engels - Turks)

in your
allahini

in your heart
gonulinize

i like your city.
Şehrinizi seviyorum.

key in your database
veri tabanınızdaki anahtar

i am in your debt.
sana borçluyum.

am i in your way?
ben senin yolunda mıyım?

i'm in your debt.
sana borçluyum.

say, "die in your rage.
de ki: geberin kininizle.

in your mother pussy
amna koy

look in your own backyard.
kendi bahçenize bakın.

act in your manner. lo!
durumunuzun gerektirdiğini yapın; doğrusu ben de yapacağım.

say: perish in your rage!
de ki: geberin kininizle.

hand in your examination papers.
sınav kağıtlarınızı verin.

look in your heart, actually.
kendi kalbinize dönün hatta.

say: 'perish in your rage.'
de ki: "kin ve öfkenizle ölün."

edi rama: take back your city with paint
edi rama: Şehrinizi boya ile geri alın

again, in your backyard, in your backyard.
yine söylüyorum, arka bahçenizde, arka bahçenizde.

what's in yours?
ya sizdeki kutunun içinde ne var?

but your wives, and your little ones, and your cattle, (for i know that ye have much cattle,) shall abide in your cities which i have given you;
ancak rab sizi rahata erdirdiği gibi onları da rahata erdirene ve onlar tanrınız rabbin Şeria irmağının karşı yakasında kendilerine vereceği toprakları ele geçirene kadar, kadınlarınız, çocuklarınız ve hayvanlarınız -biliyorum, birçok hayvanınız var- size verdiğim kentlerde kalsın. ondan sonra, her biriniz size verdiğim toprağa dönebilir.› ››