Je was op zoek naar: jam;jam (Engels - Turks)

jam
reçel

golf jam
golf turnuvası

horses jam
atlarin sikismesi

*""jam" canoe".
*""jam" canoe".

this is homemade jam.
bu ev yapımı reçel.

jam comes in a jar.
reçel kavanozda gelir.

she made jam from the apples.
o, elmalardan reçel yaptı.

it can be the jam jar. 19.
reçel kavanozu olabilir 19 olan

"le minaret ghouride de jam.
"le minaret ghouride de jam.

i was caught in a traffic jam.
ben bir trafik sıkışıklığına yakalandım.

no additives have been added to this jam.
bu reçele hiç bir katkı maddesi eklenmemiştir.

this is how it looks today; all traffic jam.
bugünkü görünümü ise böyle. trafik karmaşası.

the bus was late because of the traffic jam.
trafik sıkışıklığı nedeniyle otobüs geç kalmıştı.

they were stuck for hours in a traffic jam.
bir trafik sıkışıklığında saatlerce takıldılar.

and they said, "hey, do you want to jam?"
ve "hey, çalmak ister misin?" dediler.

a traffic jam at zarghoon road in quetta, pakistan.
pakistan, ketta'nın zarghoon yolunda bir trafik sıkışıklığı.

tom was stuck in a traffic jam for what seemed like hours.
tom saatlerce bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.

can you? do you jam? do you have anything else?
yapabilir misiniz? doğaçlayabilir misiniz? hazırladığınız başka bir şey var mı?

topographische feldarbeiten in ghor: bericht über forschungen zum problem jam-ferozkoh.
topographische feldarbeiten in ghor: bericht über forschungen zum problem jam-ferozkoh.

the event's programme also features jazz seminars and late-night jam sessions.
etkinlik programında caz seminerleri ve gece geç saatlerdeki doğaçlama performanslar da yer alıyor.