Je was op zoek naar: obligatory (Engels - Turks)

obligatory notification
ihbarı mecburi

however, it is obligatory.
ancak zaruridir.

and who pay the (obligatory) charity.
onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler,

it is obligatory. i have to move there.
mecburi olarak kalkıp evimi oraya taşımam lazım.

establish your prayers and pay the obligatory charity.
namaz kılın, zekat verin.

the prayer is obligatory for believers at specific times.
namaz şüphesiz, inananlara belirli vakitlerde farz kılınmıştır.

a true promise obligatory upon him, but most men do not know.
aksine, bu o'nun bizzat kendisine karşı gerçek bir vadidir. fakat insanların çoğu bilmez.

my first point is that the pursuit of happiness is obligatory.
İlk ana fikrim mutluluğu aramanin bir zorunluluk olduğudur.

those who do not give the obligatory charity, and who deny the hereafter.
"ki zekatı vermezler ve onlar ahireti de inkar ederler."

the phrase has become obligatory upon most of them, yet they do not believe.
andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık inanmazlar.

establish your prayers, pay the obligatory charity, and bow with those who bow.
hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

establish your prayers, pay the obligatory charity, and lend allah a generous loan.
haydi artık kur’ân’dan, kolayınıza gelen miktarı okuyun. namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve bir de allah’a güzel ödünç takdim edin!

(offensive) fighting is obligatory for you, though it is hateful to you.
hoşlanmasanız da savaş size farz kılındı.

he said, “do you think you would refrain from fighting if it is made obligatory for you?”
"ya savaş size farz kılındığında gitmeyecek olursanız?" demişti.

with this increase in population, investments in water became obligatory (karakaya and Çakmakçı, 2003).
nüfustaki bu artışla beraber suya yatırım yapılması zorunlu hale gelmiştir (karakaya ve Çakmakçı, 2003)