Je was op zoek naar: quivering (Engels - Turks)

her voice was quivering with anger.
onun sesi öfkeden titriyordu.

i say moving because it was quivering and they were trying to put a beat back into it.
hareket etmek dedim çünkü kalbim titremekteydi ve onlar da tekrar da atması için uğraşıyorlardı.

and when he saw it quivering like a serpent he turned about, retreating, and turned not back.
(asâyı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı.

but when he saw it quivering, as though it were a demon, he turned around not looking back.
(asâyı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı.

cast down thy staff.' and when he saw it quivering like a serpent he turned about, retreating, and turned not back.
"asanı bırak;" (bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı.

'cast down thy staff.' and when he saw it quivering like a serpent, he turned about retreating, and turned not back.
“haydi asânı yere bırak!”mûsâ onun çevikçe hareket eden bir yılana dönüştüğünü görünce derhal kaçtı, bir kere olsun dönüp arkasına bile bakmadı.“gel mûsâ!

and when he saw it quivering like a serpent, he turned about retreating, and turned not back. 'moses, come forward, and fear not; for surely thou art in security.'
(musa attığı kocaman) asa'sının küçük bir yılan gibi titreş(ip hareket et)tiğini görünce (korkudan) öyle dönüp kaçtı (ki) arkasına bile bakmadı: "ey musa, dön, korkma, sen güvende olanlardansın."