Je was op zoek naar: thrown (Engels - Turks)

i was thrown off guard.
ben gafil avlandım.

and be thrown to scorching fire.
alevli ateşe girer.

he got thrown out of the house.
o, evden dışarı atıldı.

would we have thrown him out then?"
onu yine de çalışmadan çıkarmak ister miydik?"

one man was thrown outside the helicopter.
adamlardan biri helikopterin dışına fırlamıştı.

and the magicians were thrown down prostrate;
(bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

he will surely be thrown into the crusher.
(vazgeçsin bu hülyadan, malı kendisini kurtaramaz) mutlaka o hutame'ye fırlatılır.

nay, he shall be thrown into the crusher.
asla; onu hutama'ya atacağım.

because he lost, he was thrown into the water.
(yunus) yenilenlerden oldu. (kur'a kendisine isabet etti).

and the enchanters were thrown down, prostrating (themselves).
büyücüler hep birden secdeye kapandılar.

lo! there hath been thrown unto me a noble letter.
bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi.

the books and the solution get thrown in the tigris river.
kitaplar ve çözelti fırat nehrine atılıyor.

would ye guide those whom allah hath thrown out of the way?
allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz?

it wasn't spurted or thrown or ejected under great force.
fışkırtılmıyor, fırlatılmıyor veya müthiş bir güçle püskürtülmüyordu.

and they're not thrown back as by-catch, they're eaten.
yakalandıktan sonra da denize geri atılmıyorlar, yeniliyorlar.