Je was op zoek naar: worthwhile (Engels - Turks)

this is a worthwhile book.
bu yararlı bir kitap.

read books that are worthwhile.
size faydalı olan kitapları okuyun.

it is worthwhile learning spanish.
İspanyolca öğrenmeye değer.

it isn't worthwhile going there.
oraya gitmeye değmez.

so i thought this was quite worthwhile.
bunun gerçekten zahmete değer olduğunu düşündüm.

i think what tom is doing is worthwhile.
bence tom'un yaptığı zahmete değer.

chip conley: measuring what makes life worthwhile
chip conley: hayatı değerli kılan şeyleri ölçmek

i don't think it worthwhile doing such a thing.
böyle bir şey yapmanın zaman harcamaya değeceğini sanmıyorum.

it is worthwhile considering what it is that makes people happy.
İnsanları mutlu eden şeyin ne olduğunu düşünmeye değer.

it's true that the trust and the love, that makes it worthwhile.
bu işi değerli kılan güven ve sevgidir.

setimes: is exit worthwhile from an economic and marketing point of view?
setimes: exit ekonomik ve pazarlama açısından faydalı mı?

it measures everything, in short, except that which makes life worthwhile."
kısacası hayatı yaşanır yapan şeyler dışında her şeyi ölçüyor."

and of course you might think that doing a film on happiness might not really be worthwhile.
ve de tabi ki mutluluk hakkında bir film yapmak değmez diye düşünebilirsiniz,

he said gdp "measures everything in short, except that which makes life worthwhile."
Şöyle demişti. kısaca gsmh herşeyi ölçer hayatta önemli olan şeyler hariç.

and i actually really feel that it's worthwhile to spend my valuable and limited time on this earth in this way.
bu dünyadaki değerli ve kısıtlı zamanımı bu şekilde harcamaya değdiğini düşünüyorum.

i believe, if kennedy was alive today, he would be asking statisticians such as myself to go out and find out what makes life worthwhile.
inaniyorum ki, eger kennedy bugun yasiyor olsaydi, benim gibi istatikcilerden disari cikip yasami neyin degerli kildigini bulmamizi isterdi.

what makes something worthwhile for me is the people i work for or with, the conditions i work under and the audience that i'm able to reach.
benim için bir şeyi değer kılanlar, kimlerle ya da kimin için çalıştığım, çalışma şartlarım ve ulaşabildiğim insanlar.

they do a very good job because their children are eating their food, but most importantly this is the first time they have got respect, and they feel that they are doing something worthwhile.
Çok iyi bir iş çıkarıyorlar çünkü onların çocukları onların yemeğini yiyor, fakat daha önemlisi ilk kez saygı görüyorlar, ve işe yarar birşey yaptıklarını hissediyorlar.

"we'll have to decide whether it is worthwhile going ahead with this mechanism or whether we should denounce it unilaterally."
bakan, "bu mekanizmayı sürdürmeye değip değmeyeceği, aksi takdirde bunu tek taraflı olarak feshedip etmemek gerektiği konusunda karar vermemiz gerekecek." dedi.

and the first lesson, which i think is a worthwhile one, is that you cannot go wrong asking people to be active online, so long as activism just means retweeting a phrase.
ve zahmete deyeceğini düşündüğüm ilk ders, aksatamayacak olduğun aktif kullanıcı olarak insanlara soracağın, böyle uzun aktif olmanın anlamı, ifadeyi tekrardan tweetlemekmiş.