Je was op zoek naar: cri (Frans - Turks)

cri
bağırma

et le cri saisit les injustes.
zulmedenleri ise o korkunç ses tutuverdi de diyarlarında çökekaldılar.sanki hiç orada yaşamamış gibi oldular, ortadan silindiler.evet... inkâr etti rabbini semûd milleti.

puis, au matin, le cri les saisit.
bir sabah o korkunç ses bastırıverdi onları!

le jour où ils entendront en toute vérité le cri.
bütün insanların o sayhayı kesin ve gerçek olarak işitecekleri güne kulak ver.

ce ne fut qu'un seul cri et les voilà éteints.
(ancak onlara) yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.

il s'agit d'une machine à exécuter dernier cri.
bu bir son teknoloji idam makinesidir.

et le cri saisit les injustes. et les voilà foudroyés dans leurs demeures,
bir bağırış, o zulmedenleri kapıverdi, yurtlarında, diz çökmüş bir halde helak oluverdiler.

ceux-ci n'attendant qu'un seul cri, sans répétition.
bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

alors, au lever du soleil le cri (la catastrophe) les saisit.
derken, tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.

il n'y aura qu'un seul cri, et voilà qu'ils regarderont,
bu iş için sadece bir tek emir yeter! bir de bakarsınız ki hepsi dirilmiş, etraflarına bakınıyorlar.

ce ne sera qu'un seul cri, et voilà qu'ils seront tous amenés devant nous.
başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.

ils sont comme des bûches appuyées (contre des murs) et ils pensent que chaque cri est dirigé contre eux.
onlar birbirine dayandırılmış keresteler/hint kumaşı giydirilmiş kütük parçaları gibidirler.

ils n'attendent qu'un seul cri qui les saisira alors qu'ils seront en train de disputer.
bir tek bağrıştan başka bir şey beklemiyor onlar, ansızın helak ediverir onları birbirleriyle düşmanlık edip dururlarken.

nous lachâmes sur eux un seul cri, et voilà qu'ils furent réduits à l'état de paille d'étable.
biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.