Je was op zoek naar: prozora (Servisch - Turks)

jer s prozora doma svog kroz rešetku gledah,
kafesin ardından dışarıyı seyrederken,

i prozora behu tri reda, prozor nad prozorom u tri reda.
kafesli pencereler üç sıra halinde birbirine bakacak biçimde yapılmıştı.

većinu povređenih pogodili su komadići stakla sa prozora na obližnjim zgradama.
yaralananların çoğu yakındaki binaların pencerelerinden fırlayan cam parçalarından etkilendiler.

većina povređenih su prolaznici koje su pogodili delovi stakla sa prozora okolnih zgrada.
yaralıların çoğunu, çevredeki camlardan düşen parçalardan zarar gören yayalar oluşturdu.

policija je saopštila da su jedan ili dva prozora polomljeni i da je znak ispred misije oštećen.
polis, bir veya iki camın kırıldığını ve binanın dışındaki tabelanın hasar gördüğünü açıkladı.

njegova porodica zavisila je od pomoći komšija i prijatelja u pogledu nabavke prozora i vrata kako bi preživela zimu.
aile, kışı geçirebilmek için pencere ve kapı alabilmek için komşu ve dostlardan yardım almış.

nekoliko prozora je polomljeno, ali niko u crkvi nije povređen, rekao je lokalni sveštenik mehmet orhan pidžakčilar.
yerel rahip mehmet orhan pıçakçılar az sayıda camın kırıldığını ancak yaralanan olmadığını söyledi.

berat se takođe naziva "gradom hiljadu prozora", zbog brojnih starih kuća sa pogledom na grad.
berat, kasabaya tepeden bakan çok sayıdaki eski ev nedeniyle "bin pencereli kasaba" olarak da biliniyor.

građani u prištini su se vozili po gradu sa zastavama kosova, sad, albanije i eu koje su se vijorile iz prozora njihovih automobila.
priştine'de insanlar camlardan sarkarak kosova, abd, arnavutluk ve ab bayrakları salladılar.

džamija ima 18 prozora i ukrašena je elementima prirode i biljaka, kao i „ajetul kursine“ napisan u spiralnom obliku.
cami 18 pencereye ve doğa ve bitki unsurlarının yanı sıra sarmal biçimde yazılmış bir "ayet-el kürsi" yazmasına sahip.

«osim nekoliko polomljenih prozora na zgradi suda, druge štete nije bilo», izjavio je u petak rojtersu portparol policije.
polis sözcüsü cuma günü reuters ajansına verdiği demeçte,"adliye binasının kırılan birkaç camından başka hasar meydana gelmedi," dedi.

predviđeno je „raščišćavanje i renoviranje prostora, kao i podruma, koji se već koristi“, kao i rešavanje problema kupole i prozora.
Çalışmalar kapsamında “bina içi ve hâlâ kullanılmakta olan bodrum katı temizlenip yenilenecek” ve ayrıca kubbe ve pencereler de yapılacak.

tako je ustanovljeno, na primer, da je u jednoj ćeliji u pančevačkom zatvoru, bez prozora i ventilacije, smešteno petnaest osuđenika, od čega trojica spavaju na podu.
panchevo hapishanesinin cam veya havalandırma sistemi bulunmayan bir hücresinde, üçü yerde uyuyan 15 mahkumun kaldığı ortaya çıkarıldı.

"bilo je strašno, delovi vrata, prozora i svega ostalog bili su oko mene", izjavio je jedan žitelj Čepincija privatnoj televiziji nova tv.
chepintsi semtinde oturan bir kişi özel televizyon kanalı nova tv'ye, "Çok kötüydü, kapı, pencere parçaları ve her şey etrafımdaydı." dedi.

većina objekata datira iz perioda neposredno posle završetka drugog svetskog rata pa učenici i nastavnici moraju da rade u uslovima ravnih krovova koji prokišnjavaju, zastarelih bojlera, prozora i vrata koji se raspadaju, neodgovarajućih električnih instalacija i zarđalih vodoinstalacija.
Çoğu İkinci dünya savaşı sonrasından kalma binalarda öğretmen ve öğrenciler basık ve akan tavanlar, antika denecek düzeyde eski kalorifer kazanları, çürük pencere ve kapılar, yetersiz elektrik sistemleri ve işe yaramaz hale gelmiş tesisatlar ile eğitime devam etmeye çalışıyor.

ta organizacija uglavnom je imala u vidu zatvore u ploestiju (sa najmanje jednim zabeleženim slučajem maltretiranja maloletnih osuđenika od strane stražara), tirgu mures (pregrejanost i nedostatak vazduha zbog prozora zakovanih daskama) i kodlei (osuđenicima je uskraćeno pravo na čitanje i madraci i čarsavi uklanjani su na četiri sata dnevno).
kuruluşun raporunda ağırlıklı olarak (gardiyanlar tarafından kötü muamele edilen reşit olmayan gençlere ilişkin en az bir vakanın kayıtlı bulunduğu) ploiesti, (aşırı ısıtma sorunu olan ve pencerelerdeki tahta paneller yüzünden havasız kalan) tirgu mures ve (mahkumlara okuma hakkı tanınmayan ve şilte ve çarşafların günde dört saat kaldırıldığı) codlea'daki cezaevlerinden söz ediliyordu.