Je was op zoek naar: estruendo (Spaans - Turks)

pero, cuando venga el estruendo,
ama vakti gelip de o kulakları patlatan dehşetli gün geldiği zaman

estruendo de guerra hay en la tierra, y gran quebrantamiento
gürültüsü duyuluyor.

oíd atentamente el estruendo de su voz, el retumbo que sale de su boca
ağzından çıkan sesi!

viene sonido de látigo, estruendo de ruedas, caballos galopando, carros que rebotan
koşan atlar, sarsılan savaş arabaları,

"estruendo de griterío hay en babilonia; gran quebrantamiento, en la tierra de los caldeos
kildan ülkesinden büyük yıkım sesi duyuluyor.

los pueblos huyen ante el estruendo del tumulto; cuando tú te levantas, se dispersan las naciones
sen ayağa kalkınca uluslar darmadağın olur.

sus pies eran semejantes al bronce bruñido, ardiente como en un horno. su voz era como el estruendo de muchas aguas
ayakları, ocakta kor haline gelmiş parlak tunca benziyordu. sesi, gürül gürül akan suların sesi gibiydi.

tenían corazas como corazas de hierro. el estruendo de sus alas era como el ruido de carros que con muchos caballos corren a la batalla
demir zırhlara benzer göğüs zırhları vardı. kanatlarının sesi savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu.

al oír josué el estruendo del pueblo que gritaba, dijo a moisés: --¡estruendo de batalla hay en el campamento
yeşu, bağrışan halkın sesini duyunca, musaya, ‹‹ordugahtan savaş sesi geliyor!›› dedi.

oí una voz del cielo como estruendo de muchas aguas y como la voz de un gran trueno. y la voz que escuché era como de arpistas cuando tocan sus arpas
gökten, gürül gürül akan suların sesini, güçlü gök gürlemesini andıran bir ses işittim. İşittiğim ses, lir çalanların çıkardığı sese benziyordu.

cuando se produjo este estruendo, se juntó la multitud; y estaban confundidos, porque cada uno les oía hablar en su propio idioma
sesin duyulması üzerine büyük bir kalabalık toplandı. herkes kendi dilinin konuşulduğunu duyunca şaşakaldı.

de parte de jehovah de los ejércitos serás castigada con truenos, con terremotos, con gran estruendo, con torbellino, con tempestad y con llama de fuego consumidor
her şeyi yiyip bitiren ateş aleviyle seni cezalandıracak.

entonces el espíritu me levantó, y oí detrás de mí el ruido de un gran estruendo: "¡bendita sea la gloria de jehovah desde su lugar!
sonra ruh beni kaldırdı ve arkamda, ‹‹rabbin görkemine kendi yerinde övgüler olsun!›› diye büyük bir gürleme duydum.

al oír elí el estruendo del griterío, preguntó: --¿qué estruendo de alboroto es éste? el hombre se dio prisa, vino y dio la noticia a elí
eli haykırışları duyunca, ‹‹bu gürültünün anlamı ne?›› diye sordu. adam olanları eliye bildirmek için hemen onun yanına geldi.

desafortunadamente, los parlamentarios serios suponen una minoría en el parlamento de kirguistán, y la práctica ha demostrado que sus voces son, a veces, imposibles de oír en el estruendo de las voces de los representantes populares menos dignos.
maalesef, aklı başında milletvekilleri kırgız parlementosunda bir azınlık. yaşananlardan da görüldüğu üzere, bu milletvekillerinin seslerini kendilerinden değersiz bir sürü vekilin kükremeleri arasında duymak neredeyse imkansız.

cuando los filisteos oyeron el estruendo del júbilo, preguntaron: --¿a qué se debe este estruendo de gran júbilo en el campamento de los hebreos? cuando se enteraron de que el arca de jehovah había sido traída al campamento
filistliler bağrışmaları duyunca, ‹‹İbranilerin ordugahındaki bu yüksek bağrışmaların anlamı ne?›› diye sordular. rabbin sandığının ordugaha getirildiğini öğrenince,