Je was op zoek naar: pregunten (Spaans - Turks)

pregunten a los turcos de cuarta generación en alemania.
bunu gidin almanya'da ki dördüncü jenerasyon türklere sorun.

y cuando os pregunten vuestros hijos: "¿qué significa este rito para vosotros?"
Çocuklarınız size, ‹bu törenin anlamı nedir?› diye sorduklarında,

pero ya la mera posibilidad ha hecho que algunos se pregunten cómo cuba ha podido concebir la vacuna en primer lugar.
fakat bu durum bile küba'nın nasıl böyle bir aşıyı üretebildiği konusunda merak uyandırıyor.

cuando mis siervos te pregunten por mí, estoy cerca y respondo a la oración de quien invoca cuando me invoca.
kullarım ben'i senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım. bana dua edenin duasına icabet ederim.

y cuando los hijos de tu pueblo te pregunten: '¿no nos enseñarás qué significan para ti estas cosas?'
‹‹halkından biri, ‹bu yaptığının anlamı ne? bize açıklamaz mısın?› diye sorarsa,

si quieren aprender acerca de alguna cosa, pregunten en casa a sus propios maridos; porque a la mujer le es impropio hablar en la congregación
Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır.

para que esto sea señal entre vosotros. y cuando vuestros hijos os pregunten en el futuro, diciendo: "¿qué significan para vosotros estas piedras?"
bunlar sizin için bir anı olacak. Çocuklarınız ilerde, ‹bu taşların sizin için anlamı ne?› diye sorduklarında,

"sucederá que cuando pregunten: '¿por qué nos hizo jehovah nuestro dios todas estas cosas?', entonces les responderás: 'de la manera que me abandonasteis y servisteis a dioses extraños en vuestra tierra, así serviréis a extranjeros en tierra ajena.
‹‹ ‹tanrımız rab neden bize bütün bunları yaptı?› diye sorduklarında, şöyle yanıtlayacaksın: ‹beni nasıl bıraktınız, ülkenizde yabancı ilahlara nasıl kulluk ettinizse, siz de kendinize ait olmayan bir ülkede yabancılara öyle kulluk edeceksiniz.›